Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve oyalanmadır, bir bilselerdi...
Dünya hayatı bir göz çarpması gibi geçer, herkes ölünce gerçek hayatına uyanır.
Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır’. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Ankebut Suresi, 64)
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ?oyun ve oyalanma konusu? olsun diye yaratmadık. (Duhan Suresi, 38)
Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez. (Muhammed Suresi, 36)
Allah dünya hayatının tutkulu bir oyalanmadan ibaret olduğunu ama çok kısa ve geçici bir hayat olduğunu birçok ayetinde bildiriyor. Dünya hiçbir şekilde bağlanılacak, peşinden koşulacak, mallar yığılıp biriktirilecek, mesleğine tutkuyla bağlanılacak bir yer değil. Allah dünyanın tamamen bir oyun alanı olduğundan bahsediyor. Biz bunca insan bu dünyaya neden geldik? Gezip tozalım, sürekli nefsimizi eğlendirelim, Allah’ı unutarak o eğlenceden bu eğlenceye koşalım diye mi? Bizler Rabbimize kul olmak için, vicdanımızı kullanarak doğruyu yanlıştan ayırmamız, sürekliimtihan olduğumuzda hak yolu tercih etmemiz ve Allah’ın rızasını kazanıp cennetine kavuşmak için bu dünyaya geldik. Fakat Allah gördüğünüz gibi ayetlerde insanların tutkuyla, şevkle, tamamen şuursuz bir şekilde dünyaya bağlandıklarını ve asıl yurtları olan ahiret yurdundan yüz çevirdiklerini bildiriyor.
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Allah yazdığım ilk ayetin sonunda “Bir bilselerdi…” diye bildiriyor. Bu ifadeyle de ahirette insanların nasıl pişman olacağını, nasıl büyük bir arzuyla dünyaya dönüp Allah için yaşamak isteyeceklerini çok iyi anlatıyor. Bu gördüğünüz belki de yüz binlerce inkâr eden insan ahirete gittiklerinde “keşke bana anlatılanları dinleseydim, keşke Rabbimden yüz çevirmeseydim, keşke dünyaya dalıp oyalanmasaydım, tutkuyla kendimi kaptırmasaydım da iman edenlerle birlikte bir yol tutsaydım” diyecek. Ama tabii ki ahretteki pişmanlık fayda getirmez. Bu yüzden insanların dünyada hala imkânları varken şuurlarını açmaları, vicdanlarının sesini dinlemeleri ve doğruları görmeleri gerekiyor. Her gün bir insan daha toprağa veriliyor, her gün bir mezar yeri daha doluyor. Yarın kimin ölüm melekleri tarafından karşılanacağını kimse bilmiyor. Eninde sonunda her insan kendisi için hazırlanan o mezarla buluşacak. Bu dünyayı malını, mülkünü, ailesini, işyerini, arabasını, evlerini, kıyafetlerini, ayakkabılarını, kısaca değer verdiği her şeyini bırakıp gidecek. Ve yanında yalnızca Rabbini bulacak. Allah’ın karşısında hesap vermek için durduğunda başını yere eğip“Rabbim tüm hayatım boyunca ben Sen’i unuttum, yalvarıyorum şimdi beni geri gönder, salihlerden olayım” dememek için ve hüsranlacehennemin kapılarından girmemek için hayatınızı Allah’a adayın. Allah için yaşayın ve Allah için ölün. O’nun rızasını kazanmak için amel defterlerinizi salih işlerle donatın. Büyük bir şevkle ve heyecanla secdeye varın. Size sonsuz nimet bağışlayan Rabbinize şükredin. Allah hepimizin canını Müslüman olarak alsın, hepimizin günahlarını bağışlasın ve bizleri cennetine kabul etsin. Unutmayın ki Allah’ın azabı çok çetindir, rahmeti ise her yeri sarıp kuşatmıştır.
Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;
Kendi eşini ve kardeşini,
Ve onu barındıran aşiretini de;
Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: (Mearic Suresi, 11-15)
De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (En’am Suresi, 162)
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ?oyun ve oyalanma konusu? olsun diye yaratmadık. (Duhan Suresi, 38)
Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez. (Muhammed Suresi, 36)
Allah dünya hayatının tutkulu bir oyalanmadan ibaret olduğunu ama çok kısa ve geçici bir hayat olduğunu birçok ayetinde bildiriyor. Dünya hiçbir şekilde bağlanılacak, peşinden koşulacak, mallar yığılıp biriktirilecek, mesleğine tutkuyla bağlanılacak bir yer değil. Allah dünyanın tamamen bir oyun alanı olduğundan bahsediyor. Biz bunca insan bu dünyaya neden geldik? Gezip tozalım, sürekli nefsimizi eğlendirelim, Allah’ı unutarak o eğlenceden bu eğlenceye koşalım diye mi? Bizler Rabbimize kul olmak için, vicdanımızı kullanarak doğruyu yanlıştan ayırmamız, sürekliimtihan olduğumuzda hak yolu tercih etmemiz ve Allah’ın rızasını kazanıp cennetine kavuşmak için bu dünyaya geldik. Fakat Allah gördüğünüz gibi ayetlerde insanların tutkuyla, şevkle, tamamen şuursuz bir şekilde dünyaya bağlandıklarını ve asıl yurtları olan ahiret yurdundan yüz çevirdiklerini bildiriyor.
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Ali İmran Suresi, 14)
Allah yazdığım ilk ayetin sonunda “Bir bilselerdi…” diye bildiriyor. Bu ifadeyle de ahirette insanların nasıl pişman olacağını, nasıl büyük bir arzuyla dünyaya dönüp Allah için yaşamak isteyeceklerini çok iyi anlatıyor. Bu gördüğünüz belki de yüz binlerce inkâr eden insan ahirete gittiklerinde “keşke bana anlatılanları dinleseydim, keşke Rabbimden yüz çevirmeseydim, keşke dünyaya dalıp oyalanmasaydım, tutkuyla kendimi kaptırmasaydım da iman edenlerle birlikte bir yol tutsaydım” diyecek. Ama tabii ki ahretteki pişmanlık fayda getirmez. Bu yüzden insanların dünyada hala imkânları varken şuurlarını açmaları, vicdanlarının sesini dinlemeleri ve doğruları görmeleri gerekiyor. Her gün bir insan daha toprağa veriliyor, her gün bir mezar yeri daha doluyor. Yarın kimin ölüm melekleri tarafından karşılanacağını kimse bilmiyor. Eninde sonunda her insan kendisi için hazırlanan o mezarla buluşacak. Bu dünyayı malını, mülkünü, ailesini, işyerini, arabasını, evlerini, kıyafetlerini, ayakkabılarını, kısaca değer verdiği her şeyini bırakıp gidecek. Ve yanında yalnızca Rabbini bulacak. Allah’ın karşısında hesap vermek için durduğunda başını yere eğip“Rabbim tüm hayatım boyunca ben Sen’i unuttum, yalvarıyorum şimdi beni geri gönder, salihlerden olayım” dememek için ve hüsranlacehennemin kapılarından girmemek için hayatınızı Allah’a adayın. Allah için yaşayın ve Allah için ölün. O’nun rızasını kazanmak için amel defterlerinizi salih işlerle donatın. Büyük bir şevkle ve heyecanla secdeye varın. Size sonsuz nimet bağışlayan Rabbinize şükredin. Allah hepimizin canını Müslüman olarak alsın, hepimizin günahlarını bağışlasın ve bizleri cennetine kabul etsin. Unutmayın ki Allah’ın azabı çok çetindir, rahmeti ise her yeri sarıp kuşatmıştır.
Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;
Kendi eşini ve kardeşini,
Ve onu barındıran aşiretini de;
Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: (Mearic Suresi, 11-15)
De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (En’am Suresi, 162)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder