16 Nisan 2014 Çarşamba

Mısır’da katliam, İttihad-ı İslam ve Hz. Mehdi…


Mısır’da katliam, İttihad-ı İslam ve Hz. Mehdi…
Türkiye Türk İslam Birliği'ni kurarak bu zulme dur diyebilir.

Bildiğiniz gibi dün erken saatlerde Mısır ‘da Batı’nın kukla darbecisi Sisi, Mısır halkının üzerine ölüm kustu. Askerler, Adeviyye ve Nahda’da sivillerin üzerine kurşun yağdırdı: Yüzlerce ölü, binlerce yaralı var. General Sisi, Mısır halkını çadırlarında diri diri yaktı. Askerler, Adeviye ve Nahda meydanındaki savunmasız halka ölüm kusarken 300 sivili öldürdü 5 binini de ağır biçimde yaraladı. İhvan ise ölü sayısını 2 bin 200 olarak açıkladı. Sisi’nin gözü dönmüş askerleri yaralıların kaldırıldığı hastaneleri bile ateşe verdi.
Sisi tarafından katledilen sivil halk ellerinde hiçbir silah olmadan, hiçbir cephaneleri olmadan sadece demokrasi istedikleri için şehit edildiler. Bu arada demokrasi ile seçilen başkanlarıMursi’nin gözaltı süresi 15 gün daha uzatıldı. Halk Mursi’nin serbest bırakılmasını istiyor, ama burada önemli olan sadece Mursi’nin serbest bırakılması değil, asıl Müslümanlar arasında birliğin ve beraberliğin sağlanmasıdır. Tüm Müslümanlar acil olarak İttihad-ı İslam’ı istemeliler. Filistin’de 26 tutuklu serbest bırakılırken bir yandan Gazze bombalanıyor, diğer yandan Irak ve Afganistan’da kan hiç durmaksızın akıyor. Müslüman alemi kan ağlarken sadece Mısır’ı kurtarsan ne olacak?
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
İslam dünyasında hiç durmadan akan kanı durdurmanın tek çözümü var. Ama her nedense İslam dünyası tek kelime bile İttihad-ı islam’dan bahsetmiyorlar. İslam Birliği’nin tek kurtuluş olduğundan bahsetmiyorlar. Varsa yoksa Mısır, varsa yoksa İhvan diyorlar. Herkes kendi partisinin başa gelmesini istiyor. Halbuki burada hem bütün İslam aleminin sevgiyle ve kardeşlikle bir araya gelmesi, hem de Hıristiyanların ve Musevilerinde sevgiyle korunup kollanması gerekiyor. Herkes birbirini şeytan gibi görüyor, Deccal dünyayı eline almış durmadan kana boğuyor. Müslümanların sadece kendi kardeşlerine değil dindar Musevilere de dindar Hıristiyanlara da sahip çıkması gerekiyor. Hepimiz aynı Allah’a inanıyoruz, aynı peygamberin soyundan geliyoruz. Müslümanlar daha kendi aralarında birbirlerine düşmanlar. Bu da Deccal’i zevkten kudurtuyor. Halbuki Deccal’i köşeye sıkıştıracak olan sevgidir, şefkattir, merhamettir. Dünyaya nefretin yerine sevginin hakim olmasıdır.
Müslümanlar İttihad-ı İslam’ı (Müslümanların birlik olmasını) ısrarla savunmadıkça hiçbir yere varamazlar, tüm dünyada istedikleri huzura kavuşamazlar. Müslümanların kuracağı birliğin en önemli özelliklerinden biri yalnızca Msülümanlara değil ateistlere, komünistlere, Musevilere, Hıristiyanlara karşı da sevgi ve şefkat gösterecek olmasıdır.
Mısır’da şu anda Sisi’nin orduları Müslüman halkı diri diri yakıyor. Ordunun derin devlet kolu halkın arasına dalıp bu katliamları acımasızca gerçekleştiriyor, hiç durmadan cinayet işliyorlar. Batı dünyası da sakin bir şekilde ölü sayısının katlanarak artmasını bekliyor. Mısır’da ve tüm İslam aleminde bu felaketlerin sonu Hz. Mehdi’nin adını ağızlarına almadıkları müddetçe kesilmez. Hz. İsa Mesih’in adını ağızlarına almadıkları sürece bu bela kesilmez. Müslüman alemi üç şeyi yapacak: Birinci İttihad-ı İslam’ı mutlaka oluşturacaklar, tüm Müslüman alemini tek bir çatı altında toplayacaklar, ikincisi Meryem oğlu Hz. İsa’yı şevkle bekleyecekler. Üçüncüsü de büyük kurtarıcı Muhammed Mehdi’yi heyecanla bekleyip tüm İslam aleminin başına geçirecekler.Peygamberimizin hadislerini görmezden gelirlerse o zaman başlarına her türlü felaket gelir. Hiçbir şekilde bir çıkış yolu bulamazlar.
Mısır, Afganistan, Libya, Irak, Filistin, Gazze, Arakan ve Suriye… Akan kan hiçbir şekilde siyasetle durmaz. Bunu Bediüzzaman’da uzun uzun sözlerinde anlatıyor. İslam’ın hakimiyeti siyasetle değil sevgiyle olur, kardeşlikle olur ve Mehdiyetle olur. Burada esas olan sadece bir ülkeyi kurtarmak değildir. Diyelim ki Filistin’i kurtardın, Gazze ne olacak? Diyelim ki Irak’ı kurtardın, Mısır ve Suriye ne olacak? Amaç tüm dünyayı kurtarmak, tüm insanlığı kurtarmak olmalı. Müslüman tüm insanların (ateistin de, komünistinde, diğer dinden insanların da) rahatını, huzurunu, neşesini koruyup kollamakla mükelleftir.
Şimdi Mısır’da Deccal galip durumda, öfke ve sevgisizlik hakim. Asker halka düşman, halk da askere düşman. Öfke, sevgisizlik ve gurur birleşince tamamen kilitlenmiş bir sistem ortalığa dehşet saçıyor. Askere de derin bir nefret hakim. Öyle ki karşısında ayağında ayakkabısı bile olmayan halkı gözünü bile kırpmadan öldürüyor. Çünkü Darwinist materyalist eğitim Mısır’ı perişan etti, insanların kalbinden iman sökülerek alındı. Halk Darwinist eğitimle gerçek Kuran ahlakından tamamen uzaklaştı.
Tekrar söylüyorum. Mısır’da gerçekleşen katliam Darwinist – materyalist yetişen ordunun eseridir. Ordu Allah’sız ve kitapsız yetiştirildi. İçlerinde sürüsüne bereket komünist var. Fas, Tunus, Cezayir, Suriye, Irak ve Libya orduları da tamamen bu şekilde. Ortadoğu’yu böyle büyük bir felaket sarmış durumda. Ortadoğu ülkelerinin orduları düşmana karşı değil kendi halkına karşı örgütlenmiş durumda. Halk orduya adeta kendisini kesip biçmesi için para veriyor, orduyu bunun için besliyor. Bütün askeri güç Müslümanları kırıp geçirmeye yönelik. İslam alemi hiçbir zaman için gerçek bir düşman topluluğuna karşı örgütlenmiyorlar. İsterseniz bakın son yüzyılda İslam tarihine, değişen hiçbir şey yok. Mısır kalkıp İsrail’e kafa tutabiliyor mu? Bakın Suriye ordusuna, İsrail’e karşı gelebiliyor mı? Ama hepsi kendi milletlerinin karşısında aslan kesiliyorlar, acımasızca masum halkı kılıçtan geçiriyorlar. Acımasız, sadist ve gözü dönmüş ordular şeytana teslim olmuş durumdalar. Bu yüzden kadınları ve çocukları da hiç acımadan şehit ediyorlar.
Deccal’i köşeye sıkıştırmanın, sürekli kan dökerek zevkten kudurmasının yukarıda söylediğim gibi üç yolu var. İttihad-ı İslam’ı hiç beklemeden biran önce oluşturmak ve Mehdiyet ile İslam alemini içine düştüğü bataklıktan çıkarmak şart. Ama şu da kesin bir gerçek ki İslam aleminin bu kadar kaosa sürüklenmesinin bir hikmeti var. Ortalık karışmadan, fitne ayyuka çıkmadan, kardeş kardeşi vurmadan Hz. Mehdi zuhur etmiyor. Ortadoğu yaşanan fitnenin asıl sebebi bu. Mehdiye ihtiyaç olmazsa Hz. Mehdi neden ortaya çıksın? Tüm dünyada çok şiddetli olaylar olacak, canlar çıkmak üzereyken, halk feryat figan ederken, hamiyet-i İslamiye feveran etmişken Hz. Mehdi çıkacak. Daha sonra kitleler halinde insanlar Hz. Mehdi’ye bağlanıp ona tabi olacaklar. Peygamberimizin hadisleri tam anlamıyla sırasıyla tahakkuk ediyor. Yaşanan bütün bu olaylar Mehdiyet’in doğum sancısıdır. Mehdi başa geçerek tüm İslam aleminde akan kanı durduracaktır. Bediüzzaman’ın söylediği gibi geceden sonra gündüzün gelmesi gibi, kıştan sonra baharın gelmesi gibi Cenab-ı Allah’tan Hz. Mehdi’nin zuhurunu bekliyoruz ve beklemekte de haklıyız. Bediüzzaman kendisinden bir asır sonra, yani yaşadığımız bu yüzyılda İslam’ın hakim olacağını söylüyor. Ne ile olacak? Tabii ki Hz. Mehdi’nin zuhuruyla, tüm İslam alemini birleştirip hak din olan İslam’a ve Kuran’a döndürmesiyle olacak. Bu yüzden yaşanan bütün bu olaylara hikmet gözüyle bakmak gerek, hadislerin satır satır gerçekleştiğini görerek izlemek ve İttihad-ı islam için kanının son damlasına kadar mücadele etmek gerek…
“Böyle bir cemaat-i azîme (Peygamber Efendimiz (sav)’in soyundan gelen büyük seyyitler cemaati) içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (coşacak) ve uyandıracak hâdisat-ı azîme (büyük olaylar) vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki (büyük kuvvetteki) BİR HAMİYET-İ ALİYE (büyük koruma hırsı) FEVERAN EDECEK ve HAZRET-İ MEHDİ (A.S.) BAŞINA GEÇİP, TARİK-I HAK (hak yola) ve HAKİKATE (gerçeğe) SEVK EDECEK…” (Mektubat, s. 473)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder