Allah insanı nasıl yarattı? 2

Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır.

---

Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Araf Suresi, 11)

İlk bölümde hücrenin kompleks yapısından,sperm ile yumurtanın nasıl mucizevi bir şekilde buluştuğundan bahsettim. Şimdi isterseniz biraz daha insanın nasıl mucizevi bir şekilde yaratıldığının detaylarından bahsedelim.

Spermin önündeki başka bir problemde yumurta ile nerede ve nasıl buluşacağıdır. Anne adayında yumurtanın geliştiği iki yumurtalık vardır ve her ay bu iki yumurtalıktan sadece birinden dışarı yumurta salınır. Burada çok önemli bir soru sormak lazım:“Babadan gelen spermler nasıl oluyor da hiç bir zaman yanılmadan hangi tarafa doğru gideceğini bilebiliyor?” Kafanızda şöyle bir sahne canlandırın: 2-3 yaşlarında küçük bir çocuk büyük bir binanın kapısına bırakılmış olsun ve annesi de  binanın herhangi katında, herhangi bir dairenin, bir odasında çocuğunu beklemeye başlasın. Hiçbir yol iz bilmeyen, nereye gideceğini dahi soramayan çocuğun hiçbir deneme yapmadan doğrudan doğruya annesine gitmesi ne kadar olağan üstü olurdu? İşte  spermin yumurtayı bulması da bu kadar şaşırtıcı ve olağanüstüdür.

Bir sperm, yumurtaya ulaşmak için öncelikle yumurtanın üzerindeki koruyucu ve besleyici hücreleri aşar. Yumurtanın dış tabakasına ulaştığında ise, spermin dış zarı, burada kendisini tanıyan özel bir maddeye bağlanır. Tüm spermleri yumurtaya çekmeye yarayan bu madde ilk sperm yumurta  ile temas ettiğinde, spermin koruyucu zırhının erimesini sağlar. Sperm zırhının altında açığa çıkan özel keseciklerdeki kimyasalları kullanarak yumurtanın zırhını deler ve baş kısmını içeri sokar. İlk sperm giriş yapar yapmaz yumurta diğer spermleri kendine çeken ve zırhlarını eriten bu maddeyi salgılamayı durdurur. Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Sperm kullandığı kimyasalın etki şiddetini nasıl ayarlamış olabilir? Eğer bu kimyasalın etkisi daha fazla olsaydı yalnız yumurtanın zırhı değil içindekilerde parçalanır ve yumurta ölürdü. Peki ya etki yetersiz olsaydı ne olurdu bir düşünün. Ne olacağını söyleyeyim. Eğer kimyasalların etkisi biraz daha fazla olsaydı ne ben, ne bu sıralarda oturan sizler, ne de yeryüzünde tek bir insan bile olmazdı.

Spermler yumurtanın olduğu yere doğru hareket ederler çünkü, spermler yola çıktığı andan itibaren yumurtacık bir takım sinyaller göndermeye başlar ve onlara ne tarafa doğru gitmeleri gerektiğini söylerler.  Anne organizmasında üretilen ve baba organizmasındaki spermi hiç tanımayan yumurtacık spermi hangi lisanla çağıracağını nereden bilebilir?  Aslında bugün burada tüm anlattıklarımı bir kenara koyup sadece bunu düşünseniz bile bu işin tesadüflere bağlı olarak oluşamayacağını kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Sperm hücresi yumurtayı döllediğinde artık işine yaramayacak olan kuyruğunu koparıp atar. Bu durum tıpkı uzay araçlarının kullandıkları yakıt tanklarını bırakmasına benzer. Ancak tankın nerede, ne zaman bırakılması gerektiğini hesaplayan mühendisler vardır. Oysa sperm hücresi ne uzay mühendisliği okumuştur ne de kendisine yardım eden bilim adamları vardır. Bu iş tesadüfle oluşamayacak kadar ince bir planlamanın ürünüdür. Çünkü kuyruk erken bırakılırsa sperm asla yumurtaya ulaşamayacaktır. Kuyruğu bırakmadaki azıcık bir gecikme de yumurtayı öldürecektir. Görünürde bilim adamları ya da mühendisler yoktur ama ta en başından her şeyi denetleyen ve kontrol eden mutlak bir kudret ve güç her aşamada kendini hissettirmektedir.

Spermin yumurtaya girmesi ile yeni bir mucizeler zinciri başlar: Yumurtanın içinde DNA adı verilen sarmallarda gözümüzün renginden, boyumuzun ne kadar olacağına, ses tonumuzdan,  iskelet yapımıza kadar tüm özelliklerimizi barındıran büyük bir bilgi deposu bulunur. Nitekim bir hücredeki bu bilgileri kitap haline getirebilseydik elimizde 9 katlı bir binanın en üstüne çıkacak kadar büyük bir kitap yığını olacaktı. İşte sperm buraya yani yumurtanın içine dakikada 1000 kez salladığı kuyruğu ile girecek olursa bu bilgi deposunu darmadağın eder ve yaşam diye bir şey söz konusu dahi olamazdı.

Yumurtaya ulaşan bir sperm içeri girdi ama hala döllenme için gerekli olan olmazsa olmaz olarak nitelendirebileceğimiz şartlar tamamlanmadı. Yumurtaya aynı anda bir çok sperm ulaşır ve bunların hepsinin tek bir hedefi vardır: içeri girmek. Bir sperm bunda başarılı olduktan sonra diğerlerini içeri girmekten alıkoyan nedir? Bu sorunun cevabına geçmeden evvel küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Pek çoğumuzun da bildiği gibi aynı elektrik yükleri birbirini iterken, farklı elektrik yükleri birbirini çeker. İşte yumurtacıkta sanki bunu biliyormuşçasına içine bir sperm girer girmez elektrik yükünü değiştirir. Böylece dışarıdaki spermlerle aynı elektrik yüküne sahip olur. Böyle diğer bütün spermlerin kendisine yaklaşmasına engel olur. Eğer yumurta tek değil de iki spermle birleşse idi ne olurdu?

Açıkça görüldüğü gibi Allah insanı muhteşem bir sanatla, milyonlarca detayın arka arkaya gerçekleşmesiyle yaratmıştır. Kuşkusuz bu bilgiler insanların yaratılış mucizesini keşfedebildikleri kadarıdır. Daha birçok detay Allah katında saklıdır. Yukarıda sorduğum “eğer yumurta tek değil de iki spermle birleşse idi ne olurdu?” sorusunun cevabını yazımın üçüncü bölümünde sizlerle paylaşacağım.