16 Nisan 2014 Çarşamba

Evinizde Allah’ın adı anılıyor mu?


Evinizde Allah’ın adı anılıyor mu?
Nasıl bir evde yaşıyorsun? Allah’ın adının sürekli anıldığı, sürekli yüceltildiği, her fırsatta tekrarlandığı sıcacık bir evde mi? Yoksa hiç Allah’tan bahsedilmeyen, Allah’ın hiç hatırlatılmadığı, hiç isminin anılmadığı kasvetli, huzursuz ve bereketsiz bir evde mi? Öyle evler var ki günler geçiyor, aylar geçiyor, içinde yaşayan tek bir insan “Allah” demiyor. Önüne nimetler seriliyor, yemeklerin biri gidip biri geliyor. Her gün Allah o insanlara bakıyor, temizliyor, uyutuyor, her türlü ihtiyacını gideriyor. Ama o evde yaşayanlar çok büyük bir gaflet içinde Allah’ı unutuyorlar. Allah’ın ismini ağızlarına bile almıyorlar. Öyle evler var ki bir kere bile namaz kılınmamış, bir kere bile zikir yapılmamış…
Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi, 19)
İnkar edip Allah’tan yüz çeviren bu insanların evlerinde Allah’tan başka her konunun uzun uzun konuşulduğuna şahit oluyoruz. Diziler, filmler, maç sohbetleri, iş yerinde yaşanan olaylar, başlarından geçen komik hikayeler, gençlik anıları, askerlik anıları… İnsanlar durmadan uzun uzun içi boş ve hikmetsiz konuşmalarla koskoca bir ömür geçiriyorlar. Hem kendilerini oyalıyor, hem de karşı tarafı Allah’tan olabildiğince uzaklaştırıyorlar.Oysa Allah Kuran’da müminlerin tümüyle boş konuşmalardan yüz çevirdiklerini şöyle bildiriyor:
Onlar, ‘tümüyle boş’ şeylerden yüz çevirenlerdir; (Mü’minun Suresi, 3)
Allah tarafından tüm insanlığa indirilen Kuran’da Allah çok güzel ve detaylı bir ahlak tarif ediyor. Bu ahlakı üzerine alan insanın kalbi her an Allah ile beraberdir. Her işinde hep Allah’a yönelip döner. Ağzında hep Allah’ın zikri vardır. Şimdi böyle kalbi imanla dolu olan insanların bulunduğu bir evi düşünelim. Bu insanlar daha eve girer girmez Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi eve “Selam” diyerek güleryüzle girerler. Sürekli nimetlere şükrederler, sofraya oturduklarında hamd ederler. Sabah uyandıklarında birbirlerine “Allah hayırlı günler versin” diyerek birbirlerini selamlarlar. Biri yemek yaptığında “Allah eline sağlık versin” diyerek teşekkür ederler. Bir hastalık olduğunda hemen “Allah şifa versin” derler. Bu insanların yaşadığı evler Allah’ın adının sürekli anıldığı, bereketli, tertemiz ve nurlu evlerdir.
(Bu nur,) Allah’ın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O’nu tesbih ederler. (Nur Suresi, 36)
Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) Selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz. (Nur Suresi, 27)
Müminler kalpleri Allah sevgisiyle dopdolu olduğu için otururken, yatarken, sofrada yemek yerken sürekli Allah’tan bahseder ve O’nu yüceltirler. Onlara bu nimetleri bağışlayanın, sağlık ve sıhhat verenin, evlerini bereketlendirenin Allah olduğunu bilirler. Aynı zamanda bir imtihanla, zorlukla, sıkıntıyla da karşılaştıklarında yine hemen Allah’a yönelip dönerler. Evde bir şey kırılsa hemen “Allah hayırla yarattı” diyerek yaşanan olayın kaderde olduğunu hatırlatırlar. Çünkü Allah’tan habersiz kainatta bir yaprak bile düşmez, müminler de bu gerçeği çok iyi bilirler. Dolayısıyla yaşadıkları her anın kaderlerinde Allah tarafından belirlendiğini bilip ona göre güzellikle, sabırla ve ihlasla en güzel ahlakı sergilerler.
Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2)
Allah’ın adının anıldığı evlere, namaz kılınan evlere Allah tarafından huzur ve bereket iner. Bu samimi insanların kalplerine Allah mutluluk verir. Mutluluk zengin sofralara, lüks yataklara yatmakla elde edilemez. Kalplerin hepsi Allah’ın elindedir ve Allah huzuru kendisine yönelene verir.
İnkar edenler ise evlerinde herşey olmasına rağmen neden bir türlü huzur bulamadıklarına şaşırıp kalırlar. Evde birbirini tersleyen insanlar, Allah’ı hiç hatırlamayanlar, günler aylar geçmesine rağmen bir kere bile şükretmeyenler, müthiş bir enaniyetle kasılıp etrafını mahfedenler, en ufak bir olayda çevresini azarlayanlar, kaderi unutup sürekli isyan edenler…. Bir de böyle insanların yaşadığı evdeki kasveti, sıkıntıyı, bereketsizliği düşünün. İşte bunun nedeni o evlerde Allah’ın adının hiç anılmaması, hatta tamamen unutulmasıdır. Onlar huzuru ve mutluluğu boş şeylerde, parada, pulda, malda, mülkte, çeşit çeşit yemeklerde, taktıkları takılarda, bindikleri lüks arabalarda arıyorlar. Fakat sonunda ölene kadar yıllarca nedeni tanımlayamadıkları bir huzursuzlukla, sıkıntıyla, tatminsizlikle o içine hapsoldukları evlerinde ömürlerini tüketiyorlar. Ama şu bir gerçek ki bu dünya hayatında Allah’ı unutanları Allah’da ahirette unutacak ve onlarla hiçbir şekilde konuşmayacaktır.
Bu yüzden hesap günü gelmeden önce her insanın kalbini, ailesini, arkadaşlarını Allah’a çevirmesi bu dünyada yapacağı en vicdanlı hareket olacaktır. Allah’ın zikrini unutarak kalbi kaskatı olanlar bu samimiyetsizliklerinin karşılığını sonsuza kadar cehennemde kalarak alacaklardır.
(Allah da) Der ki: “İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın.” (Taha Suresi, 126)
Denildi ki: “Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur.” (Casiye Suresi, 34)
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder