12 Nisan 2014 Cumartesi

Asla ama asla “Allah’ım neden ben” deme!


Asla ama asla “Allah’ım neden ben” deme!
İman edip tevekkül edenler başlarına gelen imtihanların hikmetini anlayabilirler.

Hayatının hiçbir döneminde, neyle karşılaşırsan karşılaş, nasıl tarifi mümkün olmayan bir zorluğun içine girersen gir, asla ama asla “Allah’ım neden ben?” deme. Çünkü bu dünya hepimiz için bir imtihan yeri. Hem de zorlu bir imtihan. Çünkü Allah bizden ciddi bir çaba istiyor. Tam anlamıyla O’na yönelmemizi istiyor, derin bir tutkuyla Kendisine bağlanmamızı istiyor, nefislerimizi eğitmemizi ve cennete layık olmamızı istiyor:

Kim de ahireti ister ve bir mü’min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)

Bizler için bu dünya hayatı adeta bir durak yeri, hem de hiç önemi olmayan bir durak yeri. Hani insan bir trene biner de gideceği yere doğru yol alır, hedefinde hep gideceği yer vardır, aklında hep gideceği yer vardır. Arada durulan istasyonların, orada inen insanların, kaybedilen eşyaların hiçbir önemi yoktur. İşte samimiyetle Allah’a yönelen bizler için de böyle. Tabii ki bu uzun yolculukta hepimiz birçok imtihanla karşılaşıyoruz ve hepimiz Allah tarafından sınanıyoruz. Başımıza gelen her olayda sabredecek miyiz, yoksa isyan mı edeceğiz, yoksa her olayda Allah’a mı yönelip döneceğiz, işte bununla deneniyoruz.

Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)

Daha dünyaya gözümüzü açar açmaz bizim için kaderimizde belirlenen imtihanlarımız başlıyor. Kimi gözlerini özürlü olarak açıyor bu dünyaya, kimi annesiz olarak, kimi yetim olarak, kimi fakir olarak, kimi de çok zengin olarak. Bunların hepsi bir hikmetle kaderimize yerleştiriliyor. Sağlıklı olan hep şükretmekle sorumlu, malı olan vermekle, yoksulları kollamakla yükümlü, fakir olan, ya da özürlü olan tevekkül etmekle yükümlü. Hayat imtihan yeri olduğu için öyle değişik zorluklarla dolu ki. Bir bakıyorsunuz kanser olmuşsunuz, hayatın sonuna gelmişsiniz. Bir bakıyorsunuz işten çıkarılmışsınız, tamamen ortada kalmışsınız, bir bakıyorsunuz bir trafik kazasında çocuğunuzu kaybetmişsiniz. Unutmayın ki siz bir şeyle imtihan oluyorsanız yanınızdaki de başka bir zorlu imtihandan geçiyor, Allah herkese kendi nefsini eğitecek şekilde imtihanlar veriyor.

İşte burada mümin olanlarla inkâr edenlerin gösterdiği tavır arasında ciddi bir fark oluyor. İnkâr eden sürekli isyan edip “Allah’ın neden ben, neden benim başıma bunlar geldi!” diyerek isyan ederken mümin olan da daima Allah’tan razı oluyor, daima kaderine razı oluyor. Çünkü iman eden insan bu dünya için değil ahiret için yaşar, kendi nefsi için değil Allah’ı razı etmek için yaşar. Güzellikle tevekkül ederse, sabrederse Allah’ın çok sevap vereceğini, bütün bu güzel tavırlarının karşılığını ahirette alacağını bilir. Allah’ı dost edinmek, sadece kaderini yaşadığını bilmek ve Allah’ın şefkatine sığınmak insanın omuzlarındaki ağır yükü alır:

Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5)

Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah’)a tevekkül et. (Şuara Suresi, 217)

 Allah’ın çok sevdiği kullarını ciddi imtihanlardan geçirdiğini de hatırlatmak istiyorum. Allah daha küçük yaşında Hz. Yusuf’u kuyuya atarak onu imtihan etmedi mi? Kardeşlerinin kendisini öldürmeye yeltenmesiyle imtihan etmedi mi? Ya en güzel çağında iftiraya uğrayarak yıllarca hapsedip imtihan etmedi mi? Müthiş azgın, kavmine zulmeden Firavun’un sarayında kalan Hz. Musa’yı imtihan etmedi mi? Kavgaya karışıp adam öldürdüğünde içine müthiş bir ızdırap çökertip onu denemedi mi? Bir sabah vakti ailesiyle yola çıkan Hz. Nuh’a “karın geride kalacak” diyerek onu da sınamadı mı? Tüm kavim kendisiyle alay ederken, oğlu da kendisinden yüz çevirirken Hz. Nuh denenmedi mi? Dağdan kucağında Hz. İsa ile inen iffetli Meryem kendisine yöneltilen ağır suçlamalarla denenmedi mi? Azgın inkârcılar tarafından ateşe atılan Hz. İbrahim, balığın karnında korku içinde bırakılan Hz. Yunus gerçekten de çok zorlu imtihanlardan geçmediler mi? Bu hayatını Allah’a adamış, Allah yoluna baş koymuş, Allah’ın rızasını her şeyin üzerinde tutmuş olan peygamberler bir kere bile “Allah’ım neden ben?” demediler, bir kere bile isyan etmediler. Çünkü bu imtihanların kendilerine bir güzellik olarak, bir eğitim olarak verildiğini biliyorlardı. Sabretmelerinin ve tevekkül etmelerinin karşılığını cennette alacaklarını biliyorlardı…

Unutmayın ki Allah sevdiği kullarına çok zorlu imtihanlar verir ve sabretmeleri karşılığında onları cennetin en güzel köşkleriyle, bahçeleriyle, sofralarıyla ödüllendirir. Allah yolunda bütün imtihanlara güzellikle sabredenler cennete başları dimdik, vakarla, yüzlerinde ışıl ışıl bir nurla girecekler. Çünkü hayatları boyunca isyan nedir bilmediler, sabretmemek nedir bilmediler, tevekkülsüzlük nedir bilmediler. Çünkü Allah’ın tarafında olup kendi nefislerini, hayatlarını, mallarını, mülklerini, soylarını, aşiretlerini her seferinde bir kenara ittiler. Çünkü dünya hayatı onları aldatmadı, şeytan hiçbir imtihanda onları kandıramadı…

De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder