12 Nisan 2014 Cumartesi

Türkiye her zaman mazluma kapısını açan bir ülke oldu ve olacak da...


Türkiye her zaman mazluma kapısını açan bir ülke oldu ve olacak da...
Türkiye Esed ve Putin ile görüşerek Suriye'deki iç çatışmaları önlemeli.

Türkiye’nin Suriye’li mültecilere kapılarını açması ve yardım elini uzatması hakkında yabancı basında ve yerli basında sürekli haberler çıkıyor. Bazı basın yayın organları Türkiye’nin Suriye’li kardeşlerimize yardım eli uzatmasını, ya da konuya müdahale etmesini Suriye’nin iç işlerine karışılması olarak nitelendiriyorlar. Bu çıkarım tam olarak Avrupa’nın soğuk, materyalist, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” kafasını ne kadar da güzel yansıtıyor. Materyalist, vurdumduymaz, bencil zihniyet tam yanıbaşında adam da öldürülse, kadınlara tecavüz de edilse, çocukların kafasına bombalar da yağsa dönüp bakmamayı işte böyle büyük bir marifet sayıyor.
Şimdi düşünün, tam yanıbaşınızda bir ülke var. Kendi topraklarında yaşayan, kendi kültürüne, kendi dinine, kendi tarihine sahip olan vatandaşlarını çoluk çocuk demeden kırıp geçiriyor. Günde yaklaşık bin Müslüman hayatını kaybediyor ve seksenbine yakın insan tüm dünyanın gözü önünde öldürülüyor. Türkiye olarak bizde nasıl Avrupa ülkeleri, Amerika ve diğer Ortadoğu ülkeleri bu kıyımı seyrediyorsa sakince yerimizde oturup seyre dalacakmışız. Bu ülkeler Suriye hakkında konuşmaya bile gerek görmüyorlar. Orada savaş yaşanmış, yüzbinlerce mülteci kıyımdan kaçmış, umurlarında bile değil. Şimdi bu ülkelere sormak lazım. Bir ülkenin devlet başkanı kendi ülkesinde kaç vatandaşını öldürdükten sonra o ülkenin iç işlerine karışma hakkına sahibiz? Onbin kişide mi, yirmibin kişide mi, yoksa yüzbin kişi de mi? Onlara göre vicdansızların yaptığı gibi hiçbir zaman karışmamalıyız. Durup seyretmeli ve kendi işimize gücümüze bakmalıyız.
Bakın Merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları Örgütü(SNHR), olayların başladığı 2011 yılının Mart ayından bu yana Beşşar Esed birliklerinin gerçekleştirdiği operasyonlarda tam 83 bin 598 sivilin hayatını kaybettiğini ve bunlar arasında 8 bin 393 çocuk ile 7 bin 686 kadının yer aldığını duyurdu. İşkence sonucunda da 2 bin 441 kişinin öldüğünü belirten SNHR, en çok sivil zayiatı veren kentlerin başında başkent Şam’ın banliyöleri, Humus, Halep ve İdlib’in geldiğini kaydetti. Bu kayıplar gün geçtikçe daha da artıyor. Adamlar da çıkıp Suriye’nin iç işlerine karışmamaktan bahsediyorlar. Sanki burada adam öldürülmekten değil de yol yapımından, bina inşasından bahsediliyor!
Türkiye’nin tıpkı diğer ülkeler gibi yaşanan vahşeti seyretmesi ne vicdana, ne Kuran’a, ne İslam’a, ne de doğru düzgün bir siyaset anlayışına uygundur. Biliyorsunuz Bosna Hersek’de yüzbinlerce Müslüman şehit edildi. Boşnak kardeşlerimiz Birleşmiş Milletler askerlerinin önünde bile kurşuna dizildiler. Irak’da, Afganistan’da, Bosna Hersek’de, Doğu Türkistan’da Müslümanlara uygulanan vahşetler tarihe büyük bir utanç olarak geçti. Şimdi Suriye’de de aynı şekilde susulmasını, Esed yönetimine karışılmamasını istiyorlar. Masum çocukların öldürülmesine, zavallı kadınların ve erkeklerin yurtlarından sürülmelerine kimse ses çıkarmasın istiyorlar. Bu insanların tek suçları Suriye’de doğmak ve orada yaşamak. Esed yönetimine ve yaşanan bu zulme karşı çıkmayanlar zulme ortak olmuşlar demektir. Türkiye bu zulme hiçbir şekilde ortak olmayacaktır.
Suriye1
Türkiye her zaman mazluma kapısını açan bir ülke oldu ve olacak da
Türkiye’nin burada yapması gereken Esed ile muhalif güçleri bir araya getirmek, her iki tarafı uzlaştırarak daha fazla Müslüman kanı dökülmesini önlemektir. Türkiye, Suriye ve Rusya işbirliği ile Suriye içerisindeki bu karışıklık hiç gecikmeden çözülebilir. Yaşanan bu anlamsız savaş yüzünden şu anda masum halk ölüyor. Söylediğim gibi Avrupalı’ların ve ya da Amerika’nın Suriye’de yaşanan bu zulme sessiz kalmaları çok normal. Çünkü onlar için bir günde yüzlerce Müslüman’ın şehit edilmesinin hiçbir anlamı yok. Bunu gazetelerinde konu bile yapmıyorlar. Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Irak’da, Filistin’de her gün onlarca masum şehit olurken kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Çünkü onlara insan olarak değer vermiyorlar. Ama kendi vatandaşlarından tek birine bile zarar gelse, tek bir vatandaşları ölse tüm ülkeyi ayağa kaldırıyorlar.
Suriye2
Türkiye her zaman mazluma kapısını açan bir ülke oldu ve olacak da
Biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak tabii ki susmayacağız. Tabii ki Müslüman Suriye’li kardeşlerimize kapılarımızı açacağız. Var gücümüzle onları koruyacak, besleyecek ve bakacağız. İsterse yüzbinlercesi ülkemize sığınsın, tıpkı Osmanlı’nın tüm dünyaya yayılan örnek şefkati ve merhameti gibi bizde üzerimize düşeni sonuna kadar yapacağız.
Suriye3
Türkiye her zaman mazluma kapısını açan bir ülke oldu ve olacak da
Allah bir Kuran ayetinde, “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75) şeklinde buyurarak zayıf bırakılmış, zalimlerin eline düşmüş ve kendi ırzlarını korumaya güç yetiremeyen Müslüman topluluklara yardım edilmesi gerekliliğini açıkça bildiriyor. Bütün Müslümanların ırzı, namusu, hayatları perişan edilirken bu zulmü sessizce seyretmek ise bize yakışmaz. Türk milleti her zaman mazluma, zulümden kaçana, kapısına sığınına, çaresizce yardım elini uzatana kapılarını açmıştır ve bundan sonra da açacaktır. Türkiye bu önümüzdeki yıllarda gücünü giderek büyütecek ve tüm İslam alemini tek bir çatıda toplayarak dünya çapında yaşanan bu zulme bir son verecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder