16 Nisan 2014 Çarşamba

CIA, örtülü operasyonlar ve Yeni Dünya Devleti- 2…


CIA, örtülü operasyonlar ve Yeni Dünya Devleti- 2…
Yazıma ikinci bölümde devam ediyorum. Bugüne kadar Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da ve Latin Amerika’da onlarca hükümeti deviren, demokrasi adına işkence düzeni kuran, suikastler düzenleyen, insan kaçıran, ekonomik krizlere yol açan, kısacası dünyayı cehenneme çeviren bir küresel örgütün istihbarat kolu olan CIA’den ve bu teşkilatın düzenlediği operasyonlardan bahsediyoruz.
Kanlı Operasyonlar
Bu senaryo birçok ülkede benzer şekilde sahneye konuldu…
Küba 1961:
Küba’da Castro’ya defalarca suikast düzenlendi, Küba birçok faciaya tanıklık etti…
1961'de, Domuzlar Körfezi operasyonunda Amerikan ajanları vasıtasıyla sahnelenen işgal denemesi, Sovyet istihbaratı yardımıyla engellenecek, Küba, Amerikan işgalini püskürtecekti…
Ama Küba’ya saldırılar devam edecek, uçakları düşürülecek, gemileri batırılacak, gelen yardımlar engellenecek ve sürekli psikolojik operasyona tabii tutulacaktı.
Endonezya 1965:
1965'te Endonezya bir darbeyle sarsılacaktı. Dünyanın en yoğun Müslüman nüfusuna sahip ülkesiydi… 1965'te seçimle iktidara gelen Sukarno, aynı yıl CIA kontrolünde gerçekleştirilen bir darbeyle devrildi. Yerine yine CIA eliyle general Suharto oturacak, en az 500 bin kişinin katili olarak tarihe geçecekti.
Yunanistan 1967:
Yakından tanık olduğumuz bir başka darbe, 1967'de Yunanistan’da gerçekleşti. Yunan halkı 1967 seçimlerine hazırlanırken, CIA destekli askeri darbeyle sarsıldı. “Albaylar Cuntası” altı yıl boyunca Yunan halkına kan kusturdu. Cunta, Türkiye’nin Kıbrıs’a yaptığı barış harekâtının etkisiyle devrilebildi.
Şili 1973:
Salvador Allende’nin Şilisindeki CIA katliamına değinmeden olmaz… Latin Amerika’da Amerika Birleşik Devletleri’nin en kanlı operasyonu 1973'te Şili’de gerçekleşti.Salvador Ailende de seçimle işbaşına gelmişti, sadece üç yıl sonra öldürülecek ve yerine General Pinochet getirilecekti.
Pinochet, Şili’de binlerce kişiyi katledecek, kayıp listeleri uzayıp gidecek, tutuklular stadyumları dolduracaktı…Şili’deki darbenin mimarı Amerikan politikalarının tepe ismi, CFR’nin en önemli şahsiyeti Henry Kissinger’dı.
Kissinger faktörü:
Gizlilik kaydı kaldırılan CIA belgelerinde Kissinger’in o zamanki Amerikan Başkanı Nixon ve CIA Başkanı ile uzun konuşmaları yer alıyor. Şili darbesi uzun yıllar sonra tüm detaylarıyla açığa kavuşuyor.
Telefon kayıtlarında Henry Kissinger CIA Başkanı Richard Helms’e “Amerikan hükümeti Şili’nin elden gitmesine izin vermeyecektir!” diyor…Sonraki yıllarda, anılarında darbe planlarının detaylarına giriyor. Başkan Nixon’un kendisine, Ailende hükümetine karşı bir darbe örgütlenmesi talimatı verdiğini açıklıyor.
CIA, darbenin örgütlenmesi işinde doğrudan yer alıyor, darbeyi Amerikan ITT telekomünikasyon şirketi finanse ediyor.Bu bilgiler, geçtiğimiz yıllarda gizliliği kaldırılan ABD hükümet belgeleriyle kanıtlanıyor. Ailende, 1970 yılında iş başına gelmiş, Şili halkına umut olmuş ve üç yıl sonra başkanlık sarayında öldürülmüştü. Şili halkı onu hiç unutmayacaktı.
Polonya 1978:
Bir örnek de Katolik Polonya’dan! Yıl 1978. Aylardan Ekim. Polonyalı kardinal Karol VVojtyla, II. Jean Paul adım alarak papa ilan ediliyor.II. Jean Paul göreve gelince CIA ile Vatikan arasında üst düzey istihbarat paylaşımı en verimli dönemine giriyor. “Tarihi Değiştiren Adam: Karol Wojtyla” adlı kitapta Amerikan gizli servisi ile Vatikan’ın yakın ilişkisi bir bilenin ağzından tüm ayrıntılarıyla belgeleniyor. O adamın adı: Robert Gates!
CIA ve Vatikan’ın yakın işbirliğini açıklayan kişi Robert Gates, bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin Savunma Bakanı… Bush döneminde de savunma bakanıydı. Obama da onu yerinden oynatmadı. Bir zamanlar CIA’in başındaydı. Polonya’daki CIA oyunlarını anlatırken Robert Gates: “İstihbarat bilgilerimizi Vatikan’la paylaşıyorduk. CIA, Papa II. Jean Paul’e komünizmle mücadelede yardım ediyordu” diyor.
işte böyle diyor, Amerikan Savunma Bakanı… Polonya operasyonuna ilişkin birçok detay daha anlatıyor. Bir örnek verelim…
1979 tarihinde Papa, Sovyet denetimindeki Polonya’ya bir ziyaret planlıyor. Zamanın Polonya hükümeti Papa’nın ziyaretinin amacını biliyor. Bunun Katolik Polonya’da bir gövde gösterisine dönüşmemesi için önlem alıyor…
Bundan haberdar olan Amerikan istihbaratı, Polonya halkını meydanlara toplamak amacıyla, bir valize sığabilecek büyüklükte bir yayın cihazıyla devreye giriyor.Bu cihaz, Polonya’nın ulusal televizyonunu devre dışı bırakıyor. Aynı frekanstan Papa’nın gezi güzergâhı halka duyuruluyor. Büyük bir coşku sokakları sarıyor. Papa, Polonya halkını özgürlüğe davet ediyor.
Sonra mı?… Ünlü Grev filmindeki konuşmayı hatırlıyorum… Yollarda, fabrikalarda, evlerde bir fısıltı yayılıyor:“Papanın dediği gibi korkmamalıyız,! İsyan etmeliyiz,…”
Polonya’da din kullanılarak işçiler arasında bir hareket başlatılıyor. Önce tersane işçileri ayaklanıyor. Grevi Vatikan finanse ediyor . Katolik sendikalar sokaklara dökülüyor. Polonya özgürleşiyor. Batı’nın tarafına geçiyor.Grevin öncülerinden biri yıllar sonra şu sözleri söylüyor:
“Bu grev sonun başlangıcı oldu… Polonya yeniden Avrupa’da!” Polonya yeniden Avrupalı olmuştu. Özgürleşecek, serbest piyasa ekonomisine geçecek, özelleştirmelerle varını yoğunu verecek, Avrupa Birliği’ne bile girecekti…2009'da Polonya halkı, Almanya sınırında kanını satıyor. Aç ve hiç olmadığı kadar yoksul. Okulları ve hastaneleri bir bir kapanıyor. Polonya’da artık sosyal güvenlikten söz edilmiyor. Polonya’nın tüm zenginlikleri küresel elitin elinde ve sınırlarında pek çok Amerikan üssü var. Polonya bir umutsuzlar ülkesi!
CIA ve Eroin:
Amerikan istihbarat Teşkilatı hakkında yazılan kitaplarda en çok eroin ve terör bağlantısına dikkat çekilir. Dünya uyuşturucu ticareti CIA’in denetiminde gerçekleştirilir.
Afganistan buna en iyi örnektir. 1980'e kadar afyon üreten ülkeler arasında ismi geçmezken birden bu konuda ünlenmiştir. Çünkü Amerikan istihbarat Teşkilatı 1986 itibariyle bölgeyi ele geçirmiştir. Şimdi Afganistan dünya eroin üretiminin üçte ikisine sahiptir. CIA, Asya’nın ortasına eroinle girmişti. Amerikan istihbaratı Afganistan’da önce uyuşturucu işine el attı, aynı anda Sovyet destekli hükümete karşı direniş örgütleri oluşturdu. Eroin işi en az petrol kadar, silah işi kadar önemli bir gelir kaynağıydı. Terörü desteklemede, CIA için meşru bir araç olarak kullanıldı.
Amerikan istihbaratı birçok terör örgütünü uyuşturucu ihalesi vererek destekledi ve denetledi. PKK’nın en önemli gelir kaynağının uyuşturucudan elde edildiğini Abdullah Öcalan mahkeme ifadesinde söylemişti.
Amerikan istihbarat servisi CIA, dünyadaki eroin, silah ve diğer pazarları kontrol etmek için elinden geleni yapar. Terör örgütleri de Amerikan denetimini yaymak için kullanılan araçlardır.Ara sıra gazetelerdeki küçük haberlerde buna ilişkin ipuçları gözümüze çarpar:
“Los Angeles bölge mahkemesi, 2001 yılında PKK’nın faaliyetlerinin engellenemeyeceği kararı vermiştir.”PKK’nın Kuzey Amerika temsilcisi Kani Gulam, pasaport sahtekârlığı nedeniyle yakalanıp, hâkim önüne çıkartılmış ve serbest bırakılmıştır.” “Kürdistan Ulusal Kongresi adı altında bir grup PKK’lı, Amerikan senatosunu ziyaret etmiş, ağırlanmıştır. Bu arada Stratfor gibi Pentagon’a danışmanlık yapan kuruluşlar, parçalanmış Türkiye haritalarını dünyaya yaymaktadır.
New York Times gazetesi, Washington Post gibi yayın organları açık açık CIA operasyonlarına ilişkin haberler verirler.”Amerikan Savunma Bakanlığı ve Amerikan istihbaratı işbirliğiyle son beş yılda 20 ülkede çeşitli operasyonlar gerçekleştirilmiştir.”Bu operasyonlarda yerel bağlantılar çok önemlidir.Amerikan İstihbarat Teşkilatı CIA’nin eski gizli hizmetler direktörü Richard Bissel bakın ne diyor:
“Başlıca görevimiz çeşitli ülkelerde bizimle işbirliği yapacak kişi ve kurumları bulmamızdır. Onları Birleşik Amerika doktrini doğrultusunda çalışmaya ikna etmektir. İşler ancak böyle, masum kuruluşlarca yürütülürse başarılı olunur’.”
“Kemalist Değerlerin Aşağı Çekilmesi”
Amerikan istihbaratı masum kuruluş bulmakta hiç zorlanmaz. Batı’nın mutlak üstünlüğünü kabul eden çevreler, özellikle üniversiteler, basın yayın kuruluşları ve gazeteciler işbirliği sıralamasında en üsttedirler. Ülkelerde yandaş arayanlar çeşitli fonlarla hedeftekilere giderler.
Bunların içinde kadın örgütleri de, gençlik oluşumları da, sanatsal faaliyet gösterenler de vardır. Siyasi oluşumları da yoklarlar, çevreci gruplar da kurarlar.
Hedef 100 yıldır aynıdır. Amerika tek dünya devleti peşindedir. Tüm zenginliklere, enerjiye sahip olmalı, tüm enerji havzalarını ele geçirmelidir. Petrol coğrafyası biçimlendirilmeli, stratejik noktalara kukla devletler kurulmalıdır. Türk halkı da bu amaç çerçevesinde şekillendirilmeli ve felç edilmelidir. Bunun için Türkiye’nin kalbinden Mustafa Kemal’in bağımsız ruhunun silinmesi gerekir.
CIA’nin emekli istasyon şefi Graham Fuller’e kulak verelim:
“Türkiye 1945 ile 1975 arasında Ortadoğu sahnesinden yok oldu. Amerika’nın sadık müttefiki haline geldi. Şimdi yavaş yavaş Kemalist değerler, Türk politikası içinde daha normal bir seviyeye indirgeniyor.”
Eğer bir Orta Amerika ülkesi ya da Afrika’nın küçük bir ülkesi olsaydık, bir CIA darbesiyle işimiz bitirilirdi. Ama bu coğrafyadaki üç büyük imparatorluktan biri Türkiye… Binlerce yıllık bir devlet geleneğinden geliyor. Dünyadaki en büyük altıncı orduya sahip ve ordu halkın çocuğu. Ekonomisi bölgedeki en büyük ekonomilerden biri. Halkının kalbi Gazi Mustafa Kemal’e bağlı. O nedenle Avrupa Birliği komiserleri “Türkiye’de Kemalizm bitmeden gelişme olmaz!” diyor.
Türkiye bunca oyun ve çekişme içinde hâlâ direniyor. İşte o nedenle Amerikan istihbaratı Türkiye’ye psikolojik operasyon mangaları yolluyor, milli eğitime el atıyor, üniversiteleri Erasmus’la işgale yelteniyor…IMF ile terbiye planı uyguluyor, NATO’yla şekil vermeyi deniyor ama sağduyu, binlerce yıllık bir sağduyu! Amerika’nın 200-300 yıllık tarihi bunu anlayamıyor. Türkiye asla küresel güçlere boyun eğmeyecek bir ülkedir. Bu ülkenin insanları ne Kurtuluş Savaşı’nda, ne de Çanakkale’de, şartlar ne kadar çetin olsa da ölümüne bu ülkeyi savundular, bu toprakları asla böldürmediler ve böldürmeyeceklerde. Küresel güçlerin Türk topraklarında kurmak istedikleri Kürdistan ve Ermenistan bir hayal olarak kalacak. Türkiye ebedi olarak Türkiye olarak kalacak, bırakın bölünüp parçalanmayı, bir cihan devleti olarak dünyaya yön verecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder