9 Nisan 2014 Çarşamba

Hz. Mehdi peygamberler gibi azametli olacak...


Hz. Mehdi peygamberler gibi azametli olacak...
Hz. İsa geldiğinde Hz. Mehdi'ye biat edecek.

Hz. Mehdi’nin dış görünüşünü neden anlatıyorum? Çünkü her samimi Müslüman’ın Hz. Mehdi’yi araması gerek, tanıması gerek, her yönüyle onu bilmesi gerek. O daha çıkmadan özlemle onu bekleyip, Hz. Mehdi’nin çıkışına hazırlık yapıp, o çıktığında da ona tabi olması gerek. Bunu ben söylemiyorum. Peygamberimiz hadislerinde söylüyor. Bu dönemde “Hz. Mehdi çıkmayacak” diyenlere, “siz kendi işinize bakın, Hz. Mehdi’yi beklemeyin” diyenlere inanmayın. Çünkü bu kişiler kendi kurdukları düzenin, ticaretlerinin, işlerinin bozulacağı endişesindeler. Kimseye tabi olmak istemiyorlar, bu onlara çok ağır geliyor. Oysa peygamberimiz kar üzerinde sürünerek dahi olsa Hz. Mehdi’ye katılın diye buyuruyor:
Peygamber Efendimiz ‘Horasan tarafından bayraklar çıktığını gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa, o bayraklara katılınız, zira içlerinde Allah’ın halifesi Hz. Mehdi vardır.’ buyurmaktadır. (El-kavlu’l muhatasar fi alamet-il mehdiyy-il muntazar, Hadis no 35)
Güzel Simalıdır:
Hz. İmam Hüseyin'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "... 1
Humran bin A'yân der ki: İmam Muhammed Bâkır'a: "... (HZ. MEHDİ (AS)) YÜZÜ GÜZELLERİN EVLADIDIR.(Yani yüzü güzeldir)..." 2
Peygamberler gibi azametlidir:
Abdullah bin Zamre, İbn-i Mâti-i Himyeri (Kâ'b-ul Ahbar)'den nakleder ki şöyle dedi: "... Kıyam edecek (Kâim) olan Hz. Mehdi (as), .... ALLAH PEYGAMBERLERE VERDİĞİ (AZAMETİ) ONA DA VERECEKTİR..." 3
Görünüş olarak Hz. İsa’ya benzer:
Abdullah bin Zamre, İbn-i Mâti-i Himyeri (Kâ'b-ul Ahbar)'den nakleder ki şöyle dedi: "... Kıyam edecek (Kâim) olan Hz. Mehdi (as), ...Hayırda, GÖRÜNÜŞTE VE AHLAKTA EN ÇOK HZ. İSA (AS)'A BENZEYEN O'DUR.Allah peygamberlere verdiği (azameti) ona da verecektir..." 4
Yüzü Nurludur:
Yüzü parlayan YILDIZ GİBİ NURLUDUR. 5
GÜZEL YÜZLÜDÜR. YÜZÜNÜN NURLARI ONA AZAMET VERİR. 6
Çehresi huzur verir:
(Hz. Mehdi (as)'ın) GÜZELLİĞİ TEMİZ YÜZÜNDEN YÜKSELİR, SABAH MELTEMİ HUZUR VEREN ÇEHRESİNDEN YAYILIR. 7
Yüzü görkemlidir:
Resullulah (sav) buyurdu: "… Yüzü iffet nuruyla ve görkemle doludur. Görkemli bir lider görünüşü vardır…" 8
İlerleyen yaşlarında da genç görünümlü olacaktır:
...Va'dedilmiş kaim (Hz. Mehdi (as)) İLERİ YAŞLARDA, AMA GENÇ BİR SURETTE ZUHUR EDECEKTİR. 9
Uzun ömürlü ve GENÇ YÜZLÜDÜR. Onu gören 40 yaş civarında bir erkek diye düşünür ve bir işareti deALLAH'IN EMRİ GELİNCEYE KADAR YAŞLANMAYACAĞIDIR. 10
Ve onun (HZ. MEHDİ (AS)'IN) İŞARETLERİNDEN BİRİ DE GÜNLERİN VE GECELERİN GEÇMESİ İLE YAŞLANMAMASIDIR. 11
Görünümüyle İsrailoğulları’na benzer:
Abdullah b. Harris şöyle der: "Hz. Mehdi (as) kırk yaşında iken kıyam edecek ve (görünüş bakımından)İSRAİLOĞULLARINA BENZEYECEKTİR." 12
Ben-i İsrail endamındadır:
Hz. Mehdi (as)'ın boyu, posu SANKİ BEN-İ İSRAİL RİCALİNDEDİR. 13
Orta boyludur:
Mehdi, ORTA BOYLU olacaktır. 14
Uzun Ömürlüdür:
UZUN ÖMÜRLÜve genç yüzlüdür.... 15
Kaynaklar:
1.      Zira o (HZ. MEHDİ (AS)) HALKA GÜZEL SİMALI BİRİ OLARAK GELECEKTİR..." (Ikd-üd Dürer, s. 41)
2.      (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 252-253)
3.      (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 169)
4.      (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 169)
5.      (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 33 Kitab-ül Burhan Fi Alamatil-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.22)
6.      (Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Feraidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar")
7.      (Minanur Rahman, 2/237)
8.      (İmam Mehdi Hakkında Sorular ve Cevaplar, Seyyid Hüseyin Hüseyni)
9.      (Bihar-ul Envar,cilt 52, s. 32; İsbat-ul Hudat, cilt 6, s. 19)
10.  (Kemalüddin, s. 625 ve Müntehabül Ezhar, 2. Cilt, s. 284)
11.  (Muntekab-ül Esar, Lütfullah Gülpaygani, s. 285)
12.  (Kitab-ul Havi li'l Feteva, cilt 2, s. 135)
13.  (El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.36, 29)
14.  (Kıyamet Alametleri El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.41)
15.  (Kemalüddin, s. 625 ve Müntehabül Ezhar, 2. cilt, s. 284)



Antik Mısır’ın hayranlık uyandıran izleri-4


Antik Mısır’ın hayranlık uyandıran izleri-4
Antik Mısır’da nasıl yüksek bir medeniyetkurulduğuna dair yazıma bugün devam etmek istiyorum. Açıkça görüldüğü gibi Antik Mısır döneminde böylesine gelişmiş bir medeniyet kuran insanlar hiç de ilkel değiller. Tam aksine günümüzde bile inşa edilemeyecek yapılar inşa ediyorlar, çok özel tekniklerle hastaları iyileştiriyorlar, özel mumyalama teknikleri kullanıyorlar. O dönemde inşa edilenpiramitlerin nasıl inşa edildikleri bu yüzyılda bile bilim adamları tarafından anlaşılamıyor. Şimdi isterseniz Antik Mısır’ın hayranlık uyandıran izlerine devam edelim:
Geçmiş Medeniyetlerin Gökyüzündeki Keşifleri:
Uçmak tarihin her döneminde insanların en büyük hayallerinden biri olmuştur. İçi sıcak hava ile dolu bir balonla olan ilk uçuş 1780'li yıllarda bir Fransız tarafından gerçekleştirilmiştir. 1903 yılında ise Wright kardeşler ilk motorlu uçağı yapmışlardır. Bu, insanoğlunun göklerdeki yolculuğunun bilinen tarihidir. Ancak, araştırmacılar insanın uçuş tarihini çok daha eski tarihlere kadar götürmektedirler.
Geçmiş medeniyetlere ait kalıntılar incelendiğinde, hava ulaşımının bildiğimiz tarihten çok daha eskilere kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Mayaların kalıntılarında, Mısır piramitlerindeki resimlerde, Sümer yazıtlarında ve Japonya'da bulunan kalıntılarda çeşitli uçak, planör, helikopter benzeri araçlara, pilot giysili heykellere sıkça rastlanmaktadır. Bunlardan anlaşıldığı kadarıyla, günümüzden binlerce yıl önce de insanlar hava ulaşımını yapmakta, şu anda kullanılanlara benzer araçlar kullanmaktaydılar.
Kuran-ı Kerim ayetlerinde de geçmiş dönemlerde hava ulaşım aletlerinin kullanılıyor olabileceğine işaret edilmektedir. Bu ayetlerden biri şöyledir:
Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdir)... (Sebe Suresi, 12)
Bu ayette ulaşılması oldukça uzak olan mesafelere, Hz Süleyman döneminde kısa sürede ulaşılabildiğine dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. Bu ulaşım, günümüzdeki uçak teknolojisine benzer bir teknoloji kullanılarak, rüzgarla hareket eden vasıtalar meydana getirilmesiyle gerçekleşmiş olabilir.
Geçmiş medeniyetlerin hava ulaşımını kullandıklarına işaret eden delillerden biri, Mısır'da bulunan planör modelidir. 1898 yılında arkeologlar tarafından, Saqquara'daki bir mezarın içinde bulunan bu planör modelinin MÖ 2000 yılında yapılmış olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bundan yaklaşık 2200 yıl öncesine ait bir planör modelinin ortaya çıkarılması elbette olağanüstü bir durumdur. Bu, evrimci tarih anlayışını temelden sarsan arkeolojik bir buluştur. Söz konusu modelin teknik özellikleri incelendiğinde ortaya çok daha ilginç bir manzara çıkmaktadır. Bu ahşap modelin kanatlarının şekli ve oranları, günümüzün en ileri teknolojisiyle yapılan Concorde uçaklarda olduğu gibi, hızdan minimum kayıpla maksimum kaldırma kuvveti sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu durum, Antik Mısırlıların çok iyi aerodimanik bilgisine sahip olduklarını da göstermektedir. 
Antik Mısır’da Elektrik Var Mıydı?
 Dendera'daki Hathor Tapınağı'nda bulunan bazı duvar resimleri, Antik Mısırla ilgili oldukça ilginç bir bilgiyi gün yüzüne çıkarmıştır. Resimde yer alan figürler, Antik Mısırlıların elektriği bildiği ve kullandığı ihtimalini gündeme getirmiştir. Söz konusu resim dikkatlice incelendiğinde, tıpkı günümüzdeki gibi yüksek voltaj yalıtımının o günlerde de kullanıldığı görülür: Ampul görünümündeki şekil dikdörgen bir sütun (bu sütun izolatör olarak kullanıldığı tahmin edilen ve ced sütunu olarak adlandırılan bir sütundur) tarafından desteklenmektedir. Tunsten ampulün kaşifi olan Dr. Colin G. Fink, 1933 yılında eski Mısır’a ait metal eşyaları analiz ederken Mısırlıların bundan yaklaşık 4300 yıl önce, bakırı antimon elementiyle kaplamayı bildiklerini bulmuştur. Bu kaplama, günümüzde elektrolizle kaplama adı verilen yöntemle elde edilen sonucun aynısının elde edildiği bir yöntemdir.1
Duvar resimlerinde tarif edilen bu sistemin ışık yayıp yaymadığı, bilim adamları tarafından denenmiştir. Avusturyalı elektrik mühendisi Walter Garn, kabartmada yer alan resmi çok detaylı olarak incelemiş, resimdeki ampulü, yılanlı teli, duyu, ced sütunu olarak kullanılan izolatörün aynısını yapmıştır. Ve ortaya çıkan sistem etrafı aydınlatmış, yani ışık yaymıştır.
Mısır'da elektriğin kullanılmış olabileceğini gösteren delillerden biri de piramitlerin iç duvarlarında hiç is izinin bulunmamasıdır. Eğer evrimci arkeologların iddia ettiği gibi, aydınlatma için meşale ve benzeri malzemeler kullanılmış olsaydı duvarlarda mutlaka is olması gerekirdi. Ancak piramitlerin en içteki dehlizlerinde dahi böyle bir is izi yoktur. Gerekli aydınlatma sağlanmadan, inşaatın devam etmesi, daha da önemlisi duvarlardaki gösterişli resimlerin yapılabilmesi mümkün değildir. Bu da Mısır'da elektriğin kullanılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir.
Sümer Medeniyeti:
Evrimci bilim adamları insanlık tarihinin sözde evrimini anlatırlarken, çok önemli bir konuda daha yetersiz kalmaktadırlar. Bu da insanlığın üniversiteler, hastaneler, fabrikalar, devletler kurmasına, besteler yapmasına, olimpiyatlar düzenlemesine, uzaya gitmesine vesile olan, kısaca insanı insan yapan en önemli özelliklerinden biri olan "akıldır."
Evrimciler insan aklının, sözde yaşayan en yakın akrabası şempanzelerle ayrıldıktan sonra yaşanan süreçte evrimleşerek bugünkü halini aldığını iddia ederler. Aklın sözde evriminde var olduğunu iddia ettikleri sıçramaları ise beyinde meydana gelen rastlantısal değişimlere ve alet yapımı yeteneğinin geliştirici etkisine dayandırırlar. Bu iddialarını televizyon belgesellerinde, dergi ve gazete yazılarında sık sık karşımıza çıkarır ve önce taştan bıçak, sonra da mızrak yapmayı öğrenen maymun adamların hikayesini anlatırlar. Ancak bu propaganda geçersizdir. İnsanlara aktarılan senaryolar bilimsel gösterilmeye çalışılmalarına karşın tamamen bilim dışıdır ve tek kaynakları Darwinist ön yargılardır. Ve kuşkusuz en önemlisi, insan aklının maddeye indirgenemez oluşudur. Bu gerçek materyalizmin geçersizliğini belgeleyerek aklın evrimi iddialarını temelinden yıkmaktadır.
Gerçekte aklın evrimle ortaya çıktığını iddia eden evrimciler, ilkel bir akıl seviyesine sahip olmanın neye benzediğini kişisel olarak tecrübe etme ve sözde evrimsel süreçteki şartları tekrarlama imkanına sahip değildirler. Evrimci yayınlarıyla bilinen Nature dergisinin editörü Henry Gee, bir evrimci olmasına karşın bu tür iddiaların bilim dışı olduğunu açıkça kabul etmektedir:
Mesela, insanın evriminin, vücudun duruşu, beyin hacmi ile ateş, alet kullanımı gibi teknolojik başarılar ve lisanın ortaya çıkmasını sağlayan el-göz koordinasyonundaki gelişmelere bağlı olarak geliştiği söylenir. Ancak bu gibi senaryolar subjektiftir. Deneylerle asla test edilemezler, öyleyse bilimsel değildirler. Genelde kullanımda olmaları, bilimsel testlere değil, sahiplerinin iddia ve otoritesine dayanır.
Bu tür senaryolar bilim dışı olmalarının yanı sıra mantıksal açıdan da tutarsızdırlar. Evrimciler sözde evrimle ortaya çıkan akıl sayesinde alet kullanımının ortaya çıkıp geliştiğini; alet kullanımı sayesinde de aklın geliştiğini savunmaktadırlar. Oysa böyle bir gelişim ancak insan aklı zaten mevcutken mümkündür. Bu anlatıma göre ilk olarak teknolojinin mi yoksa aklın mı sözde evrimle ortaya çıktığı sorusu cevapsızdır.
Evrimin en etkili eleştirmenlerinden Phillip Johnson bu konuda şunları yazar:
Aklın ürünü olan bir teori, teoriyi üreten aklı uygun bir şekilde asla açıklayamaz. Mutlak doğruyu keşfeden üstün bilimsel aklın hikayesi ancak ve ancak aklı verilmiş bir yetenek olarak kabul ederseniz tatmin edicidir. Aklı kendi icatlarının bir ürünü olarak açıklamaya çalıştığımız anda, çıkışı olmayan aynalı bir koridora girmişizdir.2
Evrimcilerin insan aklını açıklamakta aciz kalmaları, insanlığın kültürel ve sosyal tarihi hakkında öne sürdükleri iddiaların da geçersiz olduğunu gözler önüne serer. Buraya kadar anlattığım bütün bilgiler ve bulgular da evrimci bilim adamlarının, "tarihin evrimi" iddiasını tam anlamıyla geçersiz kılmaktadır.
İnsanlık tarihi, eski dönemlerde yaşayanların -evrimcilerin iddialarının aksine- tahmin edilenden çok daha üstün bir teknoloji ve medeniyete sahip olduklarını gösteren yüzlerce delil ve bulguyla doludur. Bunlardan biri de Sümer medeniyetidir. Sümerlerin geriye bıraktığı eserler, insanoğlunun binlerce yıl önce sahip olduğu bilgi birikiminin delillerindendir.
Kaynaklar:
1.William R. Corliss, Ancient Man: A Handbook of Puzzling Artifacts, Maryland: The Sourcebook Project, 1978, s. 443)
2. Phillip E. Johnson, Reason in the Balance: The Case Against Naturalism in Science, Law & Education,Downers Grove, Illinois: InterVarsity Press, 1995, s. 62




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder