9 Nisan 2014 Çarşamba

İlahi aşk...


İlahi aşk...
Müslüman için ölüm tüm ömrü boyunca şevkle beklediği Allah'a kavuşma anıdır.

Ezelde âşık olmuşum sadece bir isme… ” Bu nasıl iştir ?! ” demeyin… Ben de bilmiyorum, ama oldu işte!
Her an şaşılacak işler olmuyor mu yerde ve gökte?
Hiç yüzünü görmeden âşık oldunuz mu birine? Bir ismin peşinde koştum durdum yıllarca ümitsizce…
Acaba kimdir, bilir miyim, yüzünü görür müyüm? diye…
Ansızın karşılaşıverdim O’nunla zamanın bir yerinde…
Yer ve gökte ararken Öz’de buldum,
Sen’de ararken Ben’de buldum derler ya,
İşte öylesine…

Meğer ne de güzelmiş… Ey benim nazlı yarim, sevda çiçeğim, aşk bahçem…
Ne yana dönsem, sadece Sen ! Yalnız Sen !
Mecnûnum, aşkından olmuşum bir divâne…
Bir varmış, Bir yokmuş, evvel zaman içinde, zaman hayal içinde Hani o vakitler çağırmıştın beni, gönülden sessiz ve gizlice ? ” Çiçeği dalından kim kopardı, seni BEN’den kim ayırdı ? Ben Gül’üm, sen bülbül, dön gel yine BEN’im ol ! ” diye…

Gelmez miyim Yâr, Belî ! elbette ! elbette !
İşte o gün bir yemin ettim ilâhi aşkımız üstüne…
Sözleştik O Arşın altında BİR’leşmek üzere…
* Vakit o vakit, bugün neş’e var, aşk var evimizde… *
Düğün dernek kuruldu Gül bahçemizde…
Melekler koşuşuyor bir telaş, pür telaş içinde
Bir o yana, bir bu yana, hepsi de delicesine…
En güzel ilâhiler söylenirken o yüksek burçlarımda…
Güneş, ay ve yıldızlar raks eder semalarımda…

Bir bir çıkarıp attım o eski elbiselerimi de…
Kuğular gibiyim bembeyaz gelinliğimle…
İnciler taktılar sırma saçımın örgüsüne,
Sürmeler çektiler gözümün kısırdöngüsüne,
Gül suları serptiler aşkınla yanan şu zavallı göğsüme,

Taze gül yaprakları da dökülmüş üstüne…
Mikâil tatlı bir meltem estiriyor başımda yine… Cebrâil hayretten secde etmiş, çok şaşkın bu işe, Ömründe hiç böyle aşk görmemiş mi ne?! İşte duyuyorum defler çalınıyor bir yerlerde, Sevdiğim sesleniyor, ” Bir AN’da, ansızın geliver ! ” diye…
Ne duruyorsun İsrâfil, artık şu Sûr’a üfle!

Varsın kıyamet kopsun külliyen alemde, bundan kime ne?
Aşk ile BİR olacağız, kâinat duysun ezelden ebede…
İşiten, gören, bilen herkes dâvetli bu düğüne…
Selâmun aleykum Azrail !
Çok sevindim seni gördüğüme…

Hazırım, gidelim…
Örtün artık şu duvağı yüzüme

Allah hepimize derin iman nasip etsin, cennet kapılarından girenlerden olmamızı nasip etsin. Hepimizin kalbini en güzel aşk olan Allah aşkıyla doldursun. Hem dünyada hem ahirette en büyük nimet bu, Alllah’a yakın olmak, Allah’ın dostu olmak, Allah’a kul olmak, Allah için yaşayıp, O’na kavuşma ümidiyle ölmek, cennet kapılarından Allah’ın selamı ile girmek...

Kaynak: www.allahicinyasamaknasildir.blogspot.com/



28 Şubat’ta işkencenin 1 Nolu şüphelisi, Ergenekon sanığı Adil Serdar Saçan


28 Şubat’ta işkencenin 1 Nolu şüphelisi, Ergenekon sanığı Adil Serdar Saçan
Bugün basında çıkan önemli bir haberi blog yazarlarıyla paylaşmak istiyorum. Ben bu ülkedeişkencenin artık tamamen son bulmasını istiyorum. Artık televizyonlarda Organize Şube’de işkence gördüğünü, hatta bu işkenceleri detaylarıyla anlatan insanlar görmek istemiyorum. İşkenceden dolayı insanların sakatlandıkları, işkencenin üzerinin örtüldüğü, işkence davalarının zaman aşımına uğradığı bir ülkede yaşamak istemiyorum.
Bugün basında yer alan habere göre 28 Şubatsoruşturmasını yapan savcılık, işkence iddialarıyla ilgili dosyayı ayırarak ‘gereğinin yapılması’ için İstanbul Başsavcılığı’na gönderdi. 1 numaralı şüpheli, daha önce de işkenceden yargılanan Ergenekon sanığıAdil Serdar Saçan oldu.
28 ŞUBAT post modern darbe sürecini soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı çarpıcı bir adım attı. 28 Şubat dönemindeki işkence  iddialarını ana dosyadan ayıran Başsavcılık, ‘işkence iddialarını’ görevsizlik kararıyla  İstanbul Başsavcılığına gönderdi. İstanbul Başsavcılığı’ndan soruşturma başlatılarak gereğinin yapılmasını isteyen Ankara Başsavcılığı, 28 Şubat’ın işkenceci isimlerini tek tek belirledi.
İşkence iddialarını ana dosyadan ayıran 28 Şubat Savcısı Mustafa Bilgili, 28 Şubatın bir numaraları işkencecisi olarak gösterilen Ergenekon sanığı ve eski İstanbul Emniyeti Organize Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’ın şikayet dosyasını İstanbul Başsavcılığı’na gönderdi. Görevsizlik kararıyla gönderilen dosyada “suç duyurusunda belirtilen işkence iddialarının araştırılarak gereğinin yapılması” istendi.
İşte işkence ile suçlananlar:Ankara Başsavcılığı, İstanbul’a yazı yazarak, Adil Serdar Saçan hakkında, 28 Şubat sürecinde aralarında AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın da bulunduğu kişilere işkence yaptığı iddiasıyla soruşturma yürütülmesini istedi. İşkenceci ile suçlananlar arasında İçişleri Bakanlığı Müfettişi Candan Eren, eski Organize Şube Komiseri Ahmet İhtiyaroğlu, Komiser Yardımcıları Alper Özdemir, Metin Rakipoğlu ve polisler Serdar Akça, Semih Günaydın ve Yalçın Işık da yer aldı.
Şüphelilere “suç işlemek için örgüt kurmak”, “işkence”, “kötü muamele”, “görevi kötüye kullanma” ve “suç uydurma” suçlamaları yöneltildi. Öte yandan Ankara Başsavcılığı’nın 3 şikayet üzerine soruşturma başlattığı ortaya çıktı. Şikayetçilerin ise eski Gebze Belediye Başkanı Ahmet Penbegüllü’nün eşi Yurdagül Penbegüllü, kardeşi Mehmet Penbegüllü ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Terminaller Şube Müdürü Arif Alpaydın olduğu öğrenildi.
Adil Serdar Saçan, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda ifade verirken, işkence yaptığı AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca da toplantıya katılarak Saçan’a, “Beni sorgu sırasında çırılçıplak soymadınız mı?” diye sordu. İddiayı reddeden Saçan, “Raporla ispatlayıp şikayetçi olsaydın” yanıtını verirken, Saçan sorguladıkları şüphelileri çırılçıplak soymalarının rutin bir uygulama olduğunu savundu. Karaca STAR’a yaptığı açıklamada ise “Saçan Komisyon’da beni karşısında görünce sinirlendi. ‘Harun Karaca sanıktı, burada ne işi var?’ dedi. Gözümün içine baka baka ‘Ben işkence yapmadım’ diyerek yalan söyledi” demişti. Karaca, gözaltında kaldığı 4 gün boyunca bel fıtığı ameliyatı olmasına rağmen tuvaletin yanındaki beton zeminde gözleri bağlı diz üstü oturtulduğunu, elektrik verildiği için çığlıklarının koridorda yankılandığını ve yan tarafta bulunan arkadaşlarına kendi sesiyle psikolojik işkence yapıldığını anlatmıştı.
Şikayetçilerden Arif Alpaydın şunları anlatmıştı: “Yaşadığım sürede ilk kez nezarethaneye girmiştim. Saatin kaç, gece mi gündüz mü olduğu belli değildi. Tuvalete bile çıkmaya izin yoktu. Namaz kılmak istedim, abdest almaya izin vermediler. Duvara teyemmüm yaparak namaz kılmaya çalıştım. (...) Sorguya aldılar ‘Söyle bakalım başkanın yaptığı yolsuzlukları sen bunları bilirsin’ dediler. Ben de bu tür iddialarla ilgim ve bilgim olmadığını söyledim. Tehdit, hakaret, küfürler ettiler. ‘Arkadaşlarının seslerini duymadın mı, biz seni konuşturmasını biliriz’ dediler. ‘Başkanın bir tane yolsuzluğunu söyle serbest bırakalım’ diye ısrar ettiler. Tokat atıyor, hayalarımı sıkıyor ve ‘seni soyarız elektrik bağlarız’ diye tehdit ediyorlardı. Bana elektrik vermediler ancak diğerlerine elektrik verdiklerini kendileri söylediler.”
İstanbul eski Organize Suçlarla Şube Müdürü ve Ergenekon davası sanığı Adil Serdar Saçan’ın 1 numaralı şüphelisi olduğu işkence soruşturmasını İstanbul Başsavcılığı’nın ifade işlemlerinin ardından davaya çevirmesi bekleniyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayetlerde AK Parti İstanbulMilletvekili Harun Karaca, 28 Şubat sürecinde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Müdürü olan Saçan’ın kendisine işkence yaptığını iddia etmişti. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü Hukuk Müşaviri Necmi Özen de, suç duyurusunda bulunarak Saçan’dan şikayetçi olmuştu.
Basında yer alan haber böyle. Bakalım bu ülkede adalet nasıl yerini bulacak. İşkence yapanlar bu insanları sakat bırakmalarının, ailelerini mahfetmenin bedelini nasıl ödeyecekler? İşkence yaptıkları insanların hayatlarını çalmanın bedelini nasıl ödeyecekler? İşkence yaptıkları kişileri doktor kontrolüne götürürken yanlarına polis kattıklarını ve konuşmalarını engellediklerini nasıl gizleyecekler? Şimdi bu insanlar çıkıp televizyonlarda kendilerine yapılan işkenceleri en ince detaylarına kadar anlatıyorlar ve suçluların cezalandırılmasını istiyorlar. Bu memleket artık mağdur olanın yanında yer almalı, işkence yapanlar cezalandırılmalı ki, bu herkese örnek olsun. Toplumda bir huzura kavuşsun, adalete güven gelsin. İnsanlar rahatça haklarını savunabilsin, Türk vatandaşı olmaktan gurur duysun, devlete olan güvenci tam olsun. Devlet kendi insanının haklarını koruyamıyorsa, devletin polisi sizi eline geçirip en ağır işkenceleri uyguluyorsa o devlet toplumda adaleti sağlayamıyor demektir. Devlet üzerindeki bu lekeyi biran önce silmelidir.
İşkence ile ilgili diğer yazım:



Halkın büyük çoğunluğu Hz. Mehdi’yi ilk başlarda tanımayacak


Halkın büyük çoğunluğu Hz. Mehdi’yi ilk başlarda tanımayacak
Dünyada son bir gün bile kalsa Hz. Mehdi çıkacaktır.

Hz. Mehdi’nin yaklaşık 40 yıl boyunca halkın içinde gizleneceğinden, kimsenin kendisini tanımayacağından daha önce bahsetmiştik. Bunun nedeni Hz. Mehdi’nin halkın gözünden gizlenmesidir, perdelenmesidir. Böylece Hz. Mehdi rahatça faaliyetlerini yapacak ve İslam’ı tüm dünyaya yayacaktır. Hz. Mehdi bu faaliyeti süresinde yine de inkar edenlerden çok büyük zulüm görecek, halk kendisini yanlış tanıyıp ondan uzaklaşacaktır. Fakat alametler iyice belirginleştikçe halk yavaş yavaş onun çevresinde toplanmaya başlayacak, Hz. Mehdi’ye karşı gönüllerde büyük bir sevgi oluştuğunda Hz. Mehdi zuhur edecektir.
Peygamberimiz hadislerinde halkın ilk başta Hz. Mehdi’yi tanımayacağını şöyle bildirmiştir:
Hz. İmam Hüseyin'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "Hz. Mehdi (as) KIYAM ETTİĞİNDE HALK ONU TANIMAYACAKTIR..." 1
O halkı çok iyi tanır, ama halkın çoğu onu tanımaz:
AMA HÜCCET (HZ. MEHDİ) HALKI TANIR, HALK İSE ONU TANIYAMAZ. TIPKI YUSUF GİBİ. YUSUF HALKI TANIDIĞI HALDE ONLAR YUSUF'U İNKÂR EDERLERDİ. Sonra Hz. Ali şu ayeti okudu: "Kullara yazıklar olsun, Resül onlara geldikçe onunla alay ediyorlardı." 2
Hz. Mehdi halktan bir kişi gibi davranacağı için ilk başta tanınmaz:
İmam Sadık şöyle buyurmaktadır: Bu işin sahibinin (Hz. Mehdi'nin), Yusuf'a benzerliği bulunmaktadır. Çünkü Yusuf kardeşlerini tanımıştı, ancak kardeşleri onu gördükleri zaman, KENDİNİ TANITINCAYA KADAR ONU TANIMAMIŞLARDI... HÂLBUKİ O [HZ. MEHDİ], ONLARIN ÇARŞILARINDA GİDER GELİR. TOPLANTILARINDA HALILARININ ÜZERİNE AYAK BASAR. Allah'ın izni ile kendini tanıtıncaya kadar onlar onu (Hz. Mehdi’yi) tanımayacaklar. 3
İlk başlarda insanların büyük bir bölümü Hz. Mehdi’den uzak duracaklardır:
KOYUNLARIN ÇOBANLARINDAN KAÇMASI GİBİ İNSANLAR ONDAN (HZ. MEHDİ’DEN) KAÇACAKLARDIR...Daha sonra insanlar her yerde bir ıslahatçı aramaya başlarlar. Ancak ondan başka kendilerine yardım edecek birini bulamadıklarından, ona koşmaya başlarlar... 4
Zamanı geldiğinde tanınır:
Bizden olan hak üzere Kâim (Hz. Mehdi) kıyam etmedikçe asla kıyamet kopmaz. BU DA ALLAH'IN İZİN VERDİĞİ BİR ZAMANDA OLACAKTIR. Ona uyan kurtulur, ondan geri kalan ise helak olur... 5
...ALLAH DİLEDİĞİ ZAMANA KADAR ONU (HZ. MEHDİ’Yİ) GÖZDEN UZAK TUTAR. DAHA SONRA ZUHUR EDER ve yeryüzünü önceden zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur. 6
İnsanların Hz. Mehdi hakkındaki görüşleri ilk önce birbirlerinden farklı olur, fakat sonra tüm görüşler birleşir:
ZAMANIN SAHİBİ EL-MEHDİ (HZ. MEHDİ) HAKKINDA FARKLI GÖRÜŞLER BİRLEŞEREK TAKİP EDECEK, ÇEŞİTLİ ZİHİNLER ARASINDA BUNLAR BİRLEŞECEK, onun vesilesiyle en yakın dostlarınızın hakları sökülüp çıkartılacak, onun vesilesiyle düşmanlarınızın kötülüklerine karşı koyacak ve yeryüzünü onun vesilesiyle iyilik ve adaletle dolduracaksınız...
Zamanı geldiği zaman insanlar Hz. Mehdi’nin çevresinde toplanırlar:
Onun (Hz. Mehdi'nin) ZAMANI ULAŞTIĞINDA... İNSANLAR SONBAHARIN BULUT PARÇALARI GİBİ ONUN (HZ. MEHDİ’NİN) ETRAFINA TOPLANIR. 8
Hz. Mehdi’ye yardımcı olanlar onu alametlerinden tanırlar:
Hz. Ali şöyle buyurur: "...ALLAH HZ. MEHDİ’NİN YARDIMCILARINI KORUR, ONLARA NİŞANE VE ALAMETLERLE YARDIMCI OLUR ve onları yeryüzünün tüm insanlarına galip kılar." 9

Kaynaklar:
1.      (Ikd-üd Dürer, s. 41)??
2.      (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 162)
3.      (Mucem-ul Ehadisi İmam Mehdi, cilt. 3)
4.      (Bihar ul-Envar, cilt 52, S. 326)
5.      (Bihar-ul Envar, cilt 51, s. 65; Isbat-ul Hüdat, cilt 6, s. 382)
6.      (Bihar-ul Envar, cilt 52, s. 32; İsbat-ul Hudat, cilt 6, s. 19)?
7.      (Seyyid Murtaza Müçtehidi Sistani, Nashr Almas Yayınları, s. 343)
8.      (Nech-ül Belağa, İlginç Sözler-1)
9.      (İsbat-ul Hudat, cilt 7, s. 49)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder