16 Nisan 2014 Çarşamba

Kavimlerin helakı: Sulara gömülen firavun


Kavimlerin helakı: Sulara gömülen firavun
Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün. (Ali İmran Suresi, 137)
Medeniyetler tarihinin en köklü uygarlıklarından biri eski Mısır’dır. M.Ö. 3000 ler civarında yazıyı bulup kullanmaları, Nil nehrinden faydalanmaları ve yeryüzü şekilleri sayesinde saldırılara karşı korunmuş olmaları bu medeniyetin ilerlemesine büyük katkıda bulunmuştur.       Afrika kıtasını boydan boya kat eden Nil nehri’nin bereketi sayesinde Mısırlılar yağmur mevsimlerine bağımlı kalmadan tarım yapabilmişlerdir.
Mısır inançlarının en önemli bölümünü ölümden sonraki hayat oluşturuyordu. Beden öldükten sonra ruhun yaşamaya devam ettiği düşünülüyordu. Onlara göre ölünün ruhu hesaba çekiliyordu. Ortaya bir tartı konuyor, şahitler toplanıyor, ruhun iyilikleri ve kötülükleri tartılıyordu. Tanrı bu hesabın sonucunda karar veriyordu. İyilikleri ağır gelenler sonsuza kadar mutluluk içinde yaşıyor, kötülükleri ağır gelenlerse sonsuza kadar acı çekiyorlardı. Burada açık bir gerçek görüyoruz. Mısırlıların ahiret inancıyla ilgili bu inanışlarının Tevhid inancıyla ve hak dinle bir paralellik göstermektedir. Bu durum eski Mısır medeniyetine de tebliğin ve hak dinin ulaşmış olduğunu göstermektedir. Bu din sonradan bozulmaya uğramış, tek tanrı inancı da bu bozulmayla beraber çok tanrı inancına dönüşmüştür.
Dönem dönem insanları Allah’ın birliğine ve Ona kul olmaya çağıran uyarıcıların eski Mısır’a da gönderildiği bilinmektedir. Bunlardan ikisi  hayatı Kuran da detaylıca anlatılan Hz. Yusuf  ve Hz. Musa’dır. Tarihi kaynaklara göre bu ikisi arasında halkını hak dine çağıran bir hükümdardan söz edilir. Bu kişi Mısır tarihinin en dikkat çekici Firavunu olan 4. Amenofis’tir. Mısır Firavunları zorba, baskıcı ve acımasız kişilerdir. Diğer Firavunlardan farklı olarak 4. Amenofis tek bir Tanrı’ya inanılması gerektiğini savunmuştur. Sırf bu yüzden büyük bir baskıya maruz kalmış ve sonunda da öldürülmüştür. Kaynaklara göre Amenofis’e göre göklerin ve yerin tek bir yaratıcısı vardı. Ki bu onun Allah’a iman ettiğinin bir işaretidir. Amenofis’ten sonra başa yine zorba Firavunlar geçmiştir. Bunlar çok tanrılı dini tekrar canlandırdılar.
Mısır tarihinin en uzun süre hükümdarlık yapan firavunu 2.Ramses birçok tarihçiye göre, İsrailoğullarına eziyet eden ve Hz.Musa ile mücadeleye girişen Firavundu. Eski Mısırlılar koyu taassubları sebebiyle putperest inanışlarından vazgeçmiyorlardı. İşte böyle bir ortam da Allah İsrailoğullarının köleleştirilmiş olduğu bir dönemde Hz. Musa’yı elçi olarak gönderdi. Hz. Musa hem Mısır’ı hak dine davet etmek hem de İsrailoğullarını kölelikten kurtararak doğru yola iletmekle görevlendirilmişti.
Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun Allah’ın emri ile firavuna gittiler ve ona Allah’ın emirlerini anlattılar. İstekleri firavunun artık israiloğullarına eziyet etmemesi ve onları serbest bırakmasıydı. Ancak Hz. Musa’nın anlattığı din Firavunun gücünü elinden alıyordu. Ayrıca İsrailoğullarını serbest bırakırsa elindeki iş gücünün önemli bir kısmını da kaybedecekti. Tüm bu sebeplerden dolayı Firavun Hz. Musa’nın anlattıklarını dinlemedi, onu ve Hz. Harun’u düzeni bozmaya çalışan kişiler olarak göstermeye çalıştı.
firavun1
Kavimlerin Helakı: Sulara Gömülen Firavun
Sonuç olarak Firavun da kavminin önde gelenleri de Hz. Musa ve Hz. Harun’a itaat etmediler. Kendilerine açıklanan dine de uymadılar. Bunun üzerine Allah kavmin üzerine çeşitli felaketler gönderdi. Hz. Musa’nın getirmiş olduğu mucizeler bile onları batıl inançlarından döndürmemişti. Bu tutumları ayette şöyle bildirilir:

“Onlar: ‘Bizi büyülemek için mucize olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz.’ Dediler.” (Araf Suresi,132)
                                                                                     
Bu tutumlarının karşılığında Allah onlara dünyada azabı tattırmak için bir çok felaket yolladı. Bunlardan ilki kuraklık ve dolayısıyla elde edilen ürünlerin azalmasıydı. Firavun ve yakın çevresinin Allah’a karşı büyüklenmesi ve Allah’ınpeygamberini tanımaması sebebiyle kendilerine beklenmedik bir felaket gelmişti. Büyük bir ihtimalle çeşitli sebeplerle Nil’in seviyesinde büyük bir düşüş yaşanmış, nehirden çıkan sulama kanalları yeterli miktarda suyu tarım arazilerine taşıyamamıştı. Aşırı sıcaklar da ürünlerin kurumasına sebep olmuştu. Böylece firavun ve yakın çevresi hiç beklemedikleri bir yerden çok güvendikleri Nil nehrinden kaynaklanan bir felaketle karşılaştılar.
firavun2
Kavimlerin Helakı: Sulara Gömülen Firavun

Ancak başlarına gelenler bununla sınırlı değildi, bu daha başlangıçtı. Allah inkarda direten bu kavme kuraklığın ardından daha birçok felaket gönderdi. Mısır’a tarihinde görülmemiş şiddette fırtınalar ve yağmurlar yaşattı. çekirge ve buğday güvesi sürüleri tüm ekinleri yok ettiler. Böcekler şehri kapkara bulutlar gibi kaplamıştı. Tüm Mısır kentlerini kurbağalar bastı. Nil nehri ve kuyulardan gelen sular kana dönüştü. Bu kez Mısır halkı susuzluktan kırılıyordu.
19.yy da Mısır’da bulunan İpuwer Papirusu’nda bu felaketlerden şöyle bahsedilmektedir:
Felaketler tüm memleketi sarmıştı. Nehir kan oldu.. Her toprak biçilmiş gibi çırılçıplaktı. Yerleşim alanları bir dakika içinde yerle bir oldu. Dokuz gün boyunca Saraydan çıkan yoktu. Kimse Firavun’un yüzünü göremedi.
firavun3
Kavimlerin Helakı: Sulara Gömülen Firavun
Tüm başlarına gelenlere rağmen Firavun ve kavmi olanlardan öğüt alarak Allah’a tevbe etmediler ve yine büyüklenmeye devam ettiler. Ama bu durum çok uzun sürmeyecekti. Firavun tüm başına gelenlere rağmen Allah’ın kudretini kabul etmeyince Allah Hz. Musa’ya İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarması vahyetti. Hz. Musa kendisine itaat eden İsrailoğullarıyla birlikte Mısır’dan ayrılmak üzere yola koyuldu. Ancak Firavun kendi izni olmadan yapılan bu çıkışı hazmedememişti. Bu yüzden ordusunu toplayarak İsrailoğulları takip etmeye başladı.

İsrailoğulları deniz kıyısına geldiklerinde Firavun ve ordusu onlara yetişti. İsrailoğullarından bazıları bunları görünce Hz. Musa’ya isyan etmeye başladı.

“İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları ‘gerçekten yakalandık’dediler. Musa: ‘ Hayır’ dedi. ‘Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.” (Şuara  Suresi 61-62)

Bunun üzerine Allah Hz. Musa’ya şöyle buyurdu:

“Bunun üzerine Musa’ya: ‘Asanla denize vur’ diye vahyettik. Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.” (Şuara Suresi, 63)
Hz. Musa asanla denize vur vahyi üzerine asasını denize vurdu. Allah denizi bir mucize olarak iki parçaya ayırdı. Ve aralarında kuru bir yol kıldı. İsrailoğulları bu yola girdiler. Akılları tümüyle kapanmış olan Firavun ve ordusu da onları takip etti. Ancak İsrailoğulları’nın karaya ulaşmasıyla birlikte sular aniden kapanmaya başladı. Firavun ve onu kendisine ilah edinmiş olan ordusu bu mucizeyle birlikte boğulup yok oldular. Allah onlardan intikam almış, ayetlerini yalanlamaları ve bunlardan habersizmiş gibi davranmaları nedeniyle onları suda boğmuştur.

Firavun  ölmek üzere olduğunu anladığı an Allah’a iman ettiğini söylemesi Kuran’da şöyle bildirilir.

“Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince( firavun) : ‘İsrailoğullarının kendisine inandığı ilahtan başka bir ilah olmadığına inandım ve ben de müslümanlardanım’ dedi.” (Yunus Suresi, 90)
firavun4
Kavimlerin Helakı: Sulara Gömülen Firavun

Fakat Firavun’un son anda bağışlanma dilemesini Allah kabul etmemiş, o ve ordusu sular altında kalarak ölmekten kurtulamamışlardır. Kuran’da ve Tevrat’ta bildirilen Kızıldeniz’in nasıl yarıldığı konusu bilim adamları tarafından uzun süredir araştırılmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda Kızıldeniz zemininde bir yükselti keşfedilmiştir.  Bu denizaltı yükseltisi Kızıldeniz’in uzantasında yer alan  Akabe Körfezi’nde bulunmaktadır. Bir yoruma göre Hz. Musa’nın izlediği yol buradan geçmiştir. Bilim adamlarına göre doğudan esen şiddetli bir rüzgar bu tepeyi açığa çıkarmış olabilir. Elbette en doğrusunu Allah bilir.
firavun5
Kavimlerin Helakı: Sulara Gömülen Firavun

Arkeolojik bulgular aynı zamanda Firavun ve ordusunun boğulması mucizesine de ışık tutmaktadır. Akabe Körfezi’ndeki bu kum yüzey adeta deniz içinde bir tepeyi andırıyordu. Asıl önemli olan ise yer yer oluşan yosunlardı. Bu yosunların yaşayabilmesi için sert bir zemine tutunuyor olmaları gerekiyordu. Hepsinden önemlisi tutundukları madde yok olsa da yosunlar onun şeklini alırlar. Bilim adamlarının rastladığı bu yosunlar da tıpkı Firavun’un askerlerinin arabalarına benziyordu. Yani yosunlar zamanla üzerlerinde yaşadıkları arabaların şekillerini almışlardı. Bu ve bunun gibi deliller bizlere Firavun ve ordusunun bu sularda helak edildiğini açıkça göstermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder