8 Nisan 2014 Salı

Kuran’da peygamberlerin dualarından nasıl bahsediliyor?


Kuran’da peygamberlerin dualarından nasıl bahsediliyor?
Rabbimiz hepimize çok yakın, hepimizin dualarını işitiyor.

Dua bir insanın Allah ile en samimi şekilde konuştuğu, çok yakın bağ kurduğu çok güzel bir ibadet. Seni Yaratan’a sevgiyle yönelmenin, herşeyi O’ndan istemenin, herşeyi O’ndan beklemenin en güzel yolu. İnsanın Allah’a ne kadar muhtaç olduğunu hissettiği çok güzel bir an. Kuran’da bahsi geçen peygamberler de her konuda Allah’a yönelip dönmüşler, yanlızca O’ndan medet ummuşlardır.
Peygamberler dua ederlerken Allah’ın kendilerine şah damarından daha yakın olduğunu çok iyi biliyorlardı. Rabbimizin her duayı işittiğini biliyorlardı. Sadece zorluk anlarında değil, her an Allah’ın varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissederek dua ediyorlardı. Peygamberlerimiz Yüce Rabimiz’le olan bu yakın bağlarını yaşamlarının her anında korurlar. Bugün Kuran’da isimi geçen peygamberlerin samimi dualarından örnekler vermek istiyorum.
Hz. Muhammed (sav)’in Duaları:
Kuran’da “Şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin” (Kalem Suresi, 4) ayetiyle tanıtılan Hz. Muhammed (sav), gecenin bir bölümünü dua, zikir ve ibadetle geçirerek tüm Müslümanlara hikmetli bir örnek teşkil etmiştir. Bir ayette Peygamber Efendimiz (sav)’in bu üstün ahlakı şöyle bildirilmiştir:

Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da. Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamayacağınızı bildi, böylece tevbenizi kabul etti... (Müzemmil Suresi, 20)
Kuran’da daha birçok ayette kutlu Peygamberimiz (sav)’in duaları bildirilmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in dualarında Allah’ı sıfatları ile birlikte anmanın en güzel örnekleri görülmektedir. Bu ayetlerden biri şöyledir:
De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin.” (Al-i İmran Suresi, 26)
Tüm peygamberler gibi Hz. Muhammed (sav) de gönderildiği kavmin ileri gelenleri tarafından tehdit edilmiş ve zaman zaman şeytanın olumsuz telkinleri ile karşı karşıya kalmıştır. Böyle durumlarda Peygamber Efendimiz (sav)’in Allah’a, üzerindeki sıkıntıyı kaldırması için şöyle dua ettiği bildirilmiştir:

Ve de ki: “Rabbim şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım. Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim.” (Müminun Suresi, 97-98)
Müminun Suresi’nin son ayetinde Peygamberimiz (sav)’in bir duası ise şöyle bildirilir:
Ve de ki: “Rabbim bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” (Müminun Suresi, 118)
Rivayetlerde de, Peygamber Efendimiz (sav)’in Rabbimiz’e kendisine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua ettiği belirtilmektedir:
“Allah’ım! Yaratılışımı ve ahlakımı güzelleştir. İlahi! Beni ahlakın kötülerinden uzaklaştır.” (Tırmizi, İmam Ahmed ve Hakim’den; Huccetü’l İslam İmam Gazali, İhya’u Ulum’id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s 789)
Hz. Nuh’un Duaları:
Yıllar boyunca örnek bir kararlılıkla kavmini tevhid dinine çağıran Hz. Nuh’un sabrı, Kuran’da övgü ile bildirilmektedir. Hz. Nuh, kendisine ve yanındaki müminlere düşmanlık gösteren kavmine karşı kararlılıkla mücadele etmiştir. Hz. Nuh’un içinde bulunduğu her türlü durumda Allah’a yönelmesi, O’nun yardımını umarak samimiyetle dua etmesi ise müminler için büyük bir örnektir. Hz. Nuh içinde bulunduğu durumu Allah’a bildirmiş ve şöyle dua etmiştir:
Sonunda Rabbine dua etti: “Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al.” (Kamer Suresi, 10)
Başka bir surede ise Hz. Nuh’un Allah’a duası şu şekilde bildirilmektedir:
Nuh: “Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma.” dedi. “Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükte sınırı aşan (facir’den) kafirden başkasını doğurmazlar. (Nuh Suresi, 26-27)
Rabbim, beni, annemi, babamı, mü’min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma.” (Nuh Suresi, 28)
Kuran’da bildirildiği üzere Yüce Allah, Hz. Nuh’un bu duasını kabul etmiş ve ileride gerçekleşecek olan tufana hazırlık yapmasını emretmiştir. Hz. Nuh, yakında herhangi bir deniz veya göl olmamasına rağmen Allah’ın emri üzerine büyük bir gemi yapmaya başlamıştır. Geminin yapımı sırasında ise kavmi kendisi ile alay etmeye devam etmiştir. Zamanı geldiğinde ise Allah’ın vaadi gerçekleşmiş ve tufan felaketi meydana gelmiştir.
Hz. İbrahim’in Duaları:
Günümüzde milyonlarca insanın Hac görevini yerine getirmek için ziyaret ettiği Kabe’yi inşa eden Hz. İbrahim’in, Kuran’da, “tek başına bir ümmet” olduğu bildirilmektedir. O ve oğlu Hz. İsmail, bundan binlerce yıl önce, Yüce Allah’ın vahyi doğrultusunda insanların toplanacakları ve O’nu zikredecekleri, yılın belirli zamanlarında oraya Hacca gelecekleri bir ev inşa etmişlerdir. Bu evin Kuran’daki adı Kabe’dir. Kuran’da, Hz. İbrahim’in ve Hz. İsmail’in bunu bir ibadet olarak yaptıkları ve sonrasında şöyle dua ettikleri bildirilmiştir:
İbrahim, İsmail’le birlikte Evin (Ka’be’nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): “Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin”. (Bakara Suresi, 127)

Bugün milyonlarca insanın ziyaret ettiği Mescid-i Haram’a, diğer adıyla Kabe’ye ilk yerleşen Hz. İbrahim’in, bir başka Kuran ayetinde oğulları İsmail, İshak ve tüm müminler için şu şekilde dua ettiği bildirilmektedir:

Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler. Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. Hamd, Allah’a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail’i ve İshak’ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir. Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü’minleri bağışla. (İbrahim Suresi, 37-41)

Görüldüğü gibi Hz. İbrahim, dualarında hem Allah’ın sıfatlarını saymakta, hem de O’na şükretmektedir. Allah’tan istediği şeyler de, kendisini O’na yakınlaştıracak, ahirette bağışlanmasına vesile olacak isteklerdir.
Hz. Eyüp’ün Duaları:
Kuran’da, Hz. Eyüp’ün sabrı müminlere örnek olarak bildirilmiştir. Yüce Allah’tan vahiy alan seçilmiş bir kul olan Hz. Eyüp (Nisa Suresi, 163), ciddi bir hastalığa yakalanarak zor bir dönem geçirmiştir. Ancak içinde bulunduğu her türlü ağır şarta rağmen, daima sabırlı ve Allah’a olan tevekküllü tavrı ile müminlere örnek olmuştur. (Sad Suresi, 44)
Hz. Eyüp, yakalandığı hastalığın yanı sıra şeytanın olumsuz telkini ile de karşı karşıya kalmıştır. Ancak o, bu sıkıntısını samimi olarak Allah’a açmış ve O’ndan yardım dileyerek dua etmiştir:
Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o: “Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti. (Sad Suresi, 41)
Diğer bir ayette ise, Hz. Eyüp’ün içli duası şöyle bildirilmiştir:
Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.” (Enbiya Suresi, 83)
Yüce Allah’ın, salih kullarından biri olan Hz. Eyüp’ün duasına icabet etttiği ise bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilmektedir:
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)
Sonsuz ilim sahibi Yüce Allah, insanları çok farklı şekillerde imtihan etmektedir. Hz. Eyüp de imtihanı gereği, şiddetli bir sıkıntı ile denenmiştir. Benzer sıkıntılar, yine dünyadaki imtihan ortamı içinde başka müminlerin başına da gelebilir. Dolayısıyla bu tür bir durumda kalan bir mümin, Hz. Eyüp örneğinde olduğu gibi, imtihanın şekli ve süresi ne olursa olsun sabır göstermelidir. Allah’ın insana hiçbir zaman taşıyamayacağı bir yükü yüklemeyeceğinin bilincinde olmalı, her an Rabbimiz’e karşı son derece tevekküllü bir ruh hali içinde olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder