22 Nisan 2014 Salı

Neden gencecik insanlar intihara sürükleniyor?


Neden gencecik insanlar intihara sürükleniyor?
Hatırlarsınız basında Sabancı üniversitesinden birintihar haberi vardı. Gencecik güzel bir kız. İsmi Dicle Koğacıoğlu. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesiydi. Dersler veriyor ve kadınlarla ilgili konularda çalışıp yazıyordu. Ailesine bir not bıraktı. İçinde “Çok acı var dayanamıyorum” yazan bir not…
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre en fazla insan öldüren şiddet türü, intihar. Aile içi şiddetten, namus cinayetlerinden, terörden belki de en ilginci savaştan bile daha fazla insan intihar ederek ölüyor. Her 40 saniyede bir insan intiharı seçiyor. Yıllık ortalama 1 milyon kişi kendini öldürüyor. Ancak, uzmanlara göre gerçek rakam bunun çok çok üzerinde.
İsveç ve Hollanda’da intihar edenlerin sayısı, cinayete kurban gidenlerin iki katına denk geliyor. Neden sorusuna ise uzmanlar şöyle cevap veriyor. İnsanlar kendini çıkmazda ve “en güçsüz” hissettikleri anda kendilerini öldürüyorlar.
Bildiğiniz gibi ülkemizde de askerler intihar ediyor. Gerçekten son dönemde dünya çapında bu konuda ciddi bir artış söz konusu. Ama yine de bu soruyu sadece askerlerle kısıtlamak doğru değil. Dünyanın dört bir yanında her meslekten, her kültürden, her yaştan insanın sorunu bu. Pek çok insanın aklından intihar ya da benzeri düşünceler geçiyor. Kimisi bunu gerçekleştiriyor, kimisi de bu bunalımla hayatına devam ediyor.
Tabii ki bu durum en başta bir inanç eksikliği sorunu. İnsanlar her şeyden önce yaşamalarının bir amacı olduğundan habersizler. Böyleyken, yani bir amaç yokken ve hayatın bu kadar zorlukları varken, her ne pahasına olursa olsun bunlarla mücadele etmenin, bunlar için can pahasına emek vermenin mantığını anlayamıyorlar. Darwinist, materyalist ideolojilerin yanlış telkinleriyle yetişen insanlar, ‘güçlü olan hayatta kalır’ inancıyla hayata bakıyorlar. Ve eğer hayat, ‘güçlülerin zayıfları ezerek, onları elimine ederek hayatta kalmayı başarması’ysa o zaman, bu mücadelede kendilerini ‘baştan yenik düşmüş’ olarak görüyorlar. Özellikle de yaşam şartlarının zorluklarını daha da çok göğüsleyen insanlar, bu bozuk inancın etkisiyle hayata karamsar, ümitsiz, yenik ve bitkin bir bakış açısıyla bakıyorlar. Köşeye sıkıştıklarına inandıkları tek bir olayda dahi, çözümü hemen ‘hayatlarına son vererek’ ‘bundan kaçmakta’ buluyorlar. Sonuna kadar emek verecek, mücadele edecek gücü kendilerinde bulamıyorlar.
Peki insanlar dünya hayatında karşılaştıkları zorluklarla mücadele etme gücünü nasıl elde edecekler? Elbette ki sadece yemek yeme, uyuma, meslek, kariyer ve iş sahibi olma, evlenme, çocuk yetiştirme; yani genel anlamda sadece ‘yaşama arzusu’ndan daha öte bir yerlerde. Bu güç, insanın çok daha derin ve çok daha büyük anlamı olan bir amacın farkına vararak yaşamasındadır… Bu güç imanda, Allah sevgisinde ve Allah korkusunda saklıdır.
Tüm kâinatın sahibi olan Allah yarattığı kulların da sahibidir. Onlara bir can bağışlamış ve bu canı onlara emanet etmiştir. Bu canı veren Kendisi olduğu gibi alma hakkına da yalnızca Kendisi sahiptir. İnsan intihar edip kendisini öldürdüğünde çok büyük günaha girer ve Allah’ın Kuran’da bildirdiği bir kişiyi haksız yere öldürme hükmünün cezasını üstlenir. Kuran’a göre bir kişiyi haksız yere öldüren tüm dünyayı öldürmüş gibi olur:
Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
İnsanlar bu dünyaya boş bir amaç uğruna gelmediler. Allah onları en iyiye, en güzele ulaşmak için çaba harcamaları gayesiyle yaratmıştır. Bunun sonucunda bu ‘Sonsuz Kudret Sahibi’nin sevgisi vardır. Onun desteğini, dostluğunu, koruyup kollamasını, nimetlendirmesini ve dünyayla bitip son bulmayan, sonsuz bir hayatı kazanmak vardır. Bu inançla hayata bakan ve iman eden insanlar, yaşama çok sıkı tutunacakları bir amaç elde ederler. Müthiş bir mücadele azmi kazanırlar. Her zorluğa karşı direnç, dayanıklılık, irade, kararlılık elde ederler. İşte intihar eden insanlardaki derin eksiklik budur. Çözüm ise, insanlara ‘Darwinist ve materyalist yaşam kurallarının geçersizliğini’ ve ‘var olmanın derin anlamını’ anlatmaktır.
İnsanları, zorlukla karşılaştıklarında hemen intihara yönelten ikinci bir sebep ise, dünyada giderek yaygınlaşan ‘sevgi, saygışefkatmerhamet ve hoşgörü eksikliğidir. Yapılan tek bir hata ya da kusur, söylenen yanlış bir söz, alınan yanlış bir karar, dikkatsizce yerine getirilen bir görev, isabetsiz bir tespit, hepsi kolaylıkla insanların kızgınlığına, öfkesine, kinine, buğzuna hatta köklü nefretine sebep olabilmektedir. Özellikle de kilit ve hayati görevlerde bulunan insanlar için bu durumun zorlukları çok şiddetlidir. Burada da çözüm, insanları güzel ahlaka teşvik etmek; dünya çapında sevgiyi, kardeşlik, dostluk anlayışını, şefkatli ve merhametli bir yapıyı güçlendirecek çalışmalar yapmaktır. Her toplum, her camia, her kurum-kuruluş kendi içinde nefreti durduracak, sevgiyi güçlendirecek çalışmalar yaparak insanların içindeki bu ‘hata yapma ve ‘yapılan hatanın karşılığını alma korkusunu yenmelerini sağlamalıdır.
Unutmayın ki bu dünya hayatında hepimiz imtihan oluyoruz, hayırla ve şerle deneniyoruz. Unutmayın ki her zorlukla beraber bir kolaylık vardır, kalbini Allah’a teslim eden müminler karşılaştıkları her zorluğa tevekkül ederek sevaplarına sevap katmaktadır.
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.
Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, O?ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler. (Ali İmran Suresi, 160)
Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. O’nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)” (Hud Suresi, 56)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder