20 Nisan 2014 Pazar

Cenaze töreni herkeste aynı, fakat karşılama farklı…


Cenaze töreni herkeste aynı, fakat karşılama farklı…
Herkes bir gün vakti geldiğinde ebedi yolculuğuna uğurlanacak.

Dün bir akrabamın cenazesindeydim, cami, duave defin işlemleri bir çırpıda bitti… Ve 88 yıllık koskoca bir ömür daha sona erdi. O ömrün içine iki çocuktan ve iki torundan oluşan bir dünya sığdırılmıştı. Uzun ve zorlu, yokluk içinde geçen yıllar bir süre sonra yerini emeklilik hayatına bırakmış, daha sonra Alzhemir belini bükmüştü. Bir sabah da beklenen haber gelmiş ve son nefesini vermişti…
Artık cenaze namazında bütün erkekler en ön safta yerimizi almıştık. Hoca dua okumaya başladı. Bekleyen insanlara “Merhumu nasıl bilirdiniz, iyi bir eş miydi, iyi bir komşu muydu, iyi bir dost muydu ve iyi bir Müslüman mıydı” diye sordu. Herkes hep bir ağızdan “evet, şahitlik ederiz.” dediler.
Camideki cenaze namazının ardından hep birlikte mezarlığa gidildi. Tabut açıldığında beyaz kefenin içine sarılı küçücük bir beden derince kazılmış çukurun içine kondu. “İşte hepimizin dünya hayatındaki sonu bu” diye geçirdim içimden. Nerde 88 yıllıkkavgalar, çekişmeler, tartışmalar, küsmeler, memnuniyetsizlikler… Nerede biriktirilen eşyalar, mallar, mülkler… Bu kişiyi defnetmeye gelenler arasında yıllar boyu anlaşamadığı insanlar da vardı. İşte sonunda dünyaya yönelik nefsani kavgaların hepsi sona ermişti. Yıllarca kavga edip tartıştığı kişi o pazartesi sabahı onu gömmeye gelmişti. Ve ölen kişi yanında takvasından, Allah’a olan yakınlığından başka hiçbirşey götüremedi.
Kısa bir süre sonra insanlar yavaş yavaş arabalarına binip mezarlıktan ayrılmaya başladılar. Söylediğim gibi herşey bir çırpıda sona erdi. O zaman düşündüm de herkesin cenaze töreni aynı, hocanın okuduğu dua, cenaze namazı ve toprakla buluşma anı… Peki ya herkesin melekler tarafından karşılanması? O da aynı mı? İnsan ister yatağında huzur içinde uyurken ölsün, ister trafik kazasında ölsün, isterse ciddi bir hastalıkla acı içinde ölsün, karşılanma anı aynı değil. Eğer mümin değilseniz, hayatınızı Allah için yaşmadıysanız, hayatınız boyunca Allah’ı unuttuysanız, işte o zaman ölüm melekleri yakanıza yapışıyor ve canınız zorluk içinde, döve döve alınıyor. İşte o zaman kişi ceheneme gideceğini anlıyor. Allah bu durumu Kuran’da şöyle bildiriyor:
Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah’ı gazablandıran şeye uydular ve O’nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 27-28)
Sen bu zalimleri, ölümün ‘şiddetli sarsıntıları’ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: “Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah’a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz” (dediklerinde) bir görsen… (Enam Suresi, 93-94)
Eğer ölen kişi müminse, işte o zaman melekler onu güleryüzle, sevgiyle karşılıyor. Canı güzellikle, en güzel sözlerle, cennet müjdelenerek alınıyor:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: “Selam size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.” (Nahl Suresi, 32)
Söylediğim gibi ölen kişiyle bir ömür boyu çekişen kişi de ordaydı, olaylara, konuşmalara, yaşananlara dünya hayatında ne kadar da değer vermişlerdi. Ama ölüm herşeyi bir anda bıçak gibi kesip bitiyor. O kişi ne düşündü, neler hissetti bilmiyorum ama ben hayatın ne kadar boş olduğunu çok iyi biliyorum. Hayatımı Allah için yaşıyorum, her anımda Allah’a yönelip dönüyorum. Kalbim Allah aşkıyla dopdolu. Dünyanın ne kadar geçici olduğunu biliyorum ve tüm gücümle, gayretimle, benliğimle, ruhumla ahiret hayatıma ve Rabbimi göreceğim ana hazırlanıyorum.
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Ali İmran Suresi, 185)
Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır’. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Ankebut Suresi, 64)
Bir insanı daha toprağa verirken belki de oradaki birçok insan görev bilinciyle oradaydı… Belki de mezarlıktan çıktıktan sonra dünya hayatı ile ilgili yapacakları işleri düşünüp planlıyorlardı. Şu bir gerçek ki iman olmadığı zaman şuur açılmıyor ve yaşanan olaylar kalbe tam anlamıyla etki etmiyor. Tıpkı suyun üzerinde belli belirsiz, hafifçe esen rüzgar gibi. Kişi görüyor, duyuyor, yaşıyor ama iman eden bir insanın hissettiklerini hissedemiyor. Kalbinde o derin coşkuyu, sevgiyi ve korkuyu hissedemiyor. İnsan onların çevresinde görünmez bir duvar olduğunu biliyor. Ama iman eden bir insan yaşadığı her anı Allah’ın özel olarak gösterdiğini biliyor, o cenazeye, o mezarlığa bir hikmetle gittiğini biliyor ve içinden “Rabbim, sana şükürler olsun ki beni imanlı yarattın, benim canımı Müslüman olarak al, ahirette beni utandırma, ben hayatımı sana adadım, senin razı olduğun kullarından olmamı nasip eyle…” diyerek oradan ayrılıyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder