12 Nisan 2014 Cumartesi

Cüz-i irade var mı? Yoksa hepimiz kaderlerimize mi bağımlıyız?


Cüz-i irade var mı? Yoksa hepimiz kaderlerimize mi bağımlıyız?
Dünyaya gözlerini açan her insan kendisi için belirlenmiş kaderini yaşar.

İnsanların en çok sorduğu sorulardan biri de bu: Cüz-i irade var mı? Yoksa hepimizkaderlerimize mi bağımlıyız? Bugün bu çok merak edilen ve birçok insan tarafından yanlış bilinen kader konusunu sizlere açıklayacağım. Geçenlerde bir arkadaşım“Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” (Tekvir Suresi, 29), “attığın zaman sen atmadın, ancak Allah attı” (Enfal Suresi, 17)ayetlerini söyledi ve “bu ayetleri nasıl anlamalıyız” diye sordu. “Herşeyi Allah yaratıyor, bilimsel olarak bile beynimiz bir karar almadan altı saniye önce sinyal gönderiyor, o zaman bizim cüz-i irademiz var mı?” işte cevabını öğrenmek istediği sorular bunlardı.

Bu gerçekten de çok önemli bir konu, aynı zamanda da birçok insanın kavramakta ve anlamakta güçlük çektiği bir konu. Çünkü birçok insan kendisine bir parça da olsa pay çıkarmaya çalışıyor, biraz olsun kendisinde bir güç olduğuna inanmak istiyor. Veya Allah’ı değerlendirirken sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı olarak değil de bilgi olarak insanın ne vasfı varsa onların en üstününe sahip bir Yaratıcının varlığına inanıyor. İşte bu noktada da çok büyük bir yanılgıya düşüyor. Çünkü biz Allah’ın gücüne ve varlığına baktığımız zaman Allah’ın zamandan ve mekandan münezzeh olduğunu görüyoruz. Allah zamana ve mekana bağlı değildir. Zamanı ve mekanı (insan için) yaratan Kendisidir.

Zamana ve mekana tabi olmanın ne demek olduğunu insanların çoğu kavrayamıyor. Zamana ve mekana tabi olmamak ne demek? Allah’ın dünya tarihinin en başından itibaren sonsuz ahiret hayatı da dahil olmak üzere hepsini tek bir an içinde (ancak yine zamanla anlatabiliyoruz)  yaratıp bitirmiş olması demek. Mesela yüzlerce metre uzunlukta bir yol düşünün. Bir insanın bir başta, diğerinin sonda durduğunu düşünün. Bir insan yolun sonuna ancak birkaç saatte ulaşır. Ama bu yola tepeden bakan, iki insanı da aynı anda görebilir, onun için mesafe yoktur. Bu tabloyu tek bir anda görebilirsiniz. Tabii ki Allah’ın yaratmasıyla bir kıyas olmaz ama anlaşılması için bu şekilde ifade ediyorum. Geçmişte, gelecek de, yaşadığımız anda Allah için tek bir andır. Fakat biz yine zamana tabi olduğumuz için bunu yine zamanla anlatıyoruz. Bizim tabi olduğumuz geçmiş zaman, gelecek zaman ve şimdiki zaman hepsi kaderimizde belirlenmiştir, hem de daha biz doğmadan önce. İşte Allah’ın zaman ve mekana bağlı olmamasını böyle kavrayabiliriz.

Şimdi kader konusunu bir örnekle daha açıklayayım. Mesela yerden bir taş alıp denize atacağınızı düşünelim. Önce taşı almaya karar veriyorsunuz, eğilip yerden taşı alıp yavaşça denize doğru fırlattırsınız, taşta sekerek denize düşer. O taşı imtihanınız gereği (hepimiz dünyada imtihana tabi tutulduğumuz için) kendinizin attığını, buna kendinizin karar verdiğini düşünürsünüz. Oysa Allah ayetinde “o taşı sen atmadın, Allah attı” diye bildirir. Çünkü bütün güç Allah’a aittir ve gerçek budur. Bu eylemi size yaptıran Allah’tır. Allah bu dünyada herşeyi sebepler dahillinde yarattığı için siz buna kendinizin karar verdiğini düşünürsünüz. Çünkü sizi bu şekilde imtihan eder.

Gerçekten Allah’a gönülden bağlı olan müminler kaderin konforunu yaşarlar. Müminler her olayın, söylenen her sözün, atılan her adımın Allah’ın kontrolünde olduğunu bilirler. Daha bizler doğmadan alacağımız nefes sayısına kadar herşey ama herşey yaratılmış, bitmiş ve sonsuza kilitlenmiştir. Ama bizler zamana bağımlı olduğumuz için olayları yalnızca izliyoruz ve bizim için zamanı (yani anı) geldiğinde yaşıyoruz. Bizler herşeyi bilen Rabbimize dayanıp güveniyoruz ve kaderimizi izlemenin konforunu yaşıyoruz. Allah şu anda bizlerin ahiret hayatımızda nerede olduğumuzu biliyor, doğumumuzdan ölümümüze her detayı ince ince belirliyor ve kainattaki tüm insanların kaderine yazıyor.  İşte bu gerçeği bilen ve kalbine yerleştiren müminlerde ne gelecek korkusu oluyor, ne yaşadığı olaylardan dolayı sıkıntıya ve üzüntüye kalpılıyorlar. Herşeyin bir hayır olarak Allah tarafından kaderine yazıldığını biliyor, sürekli şükrediyor, hayatı boyunca Allah’a teslim olup salih ameller peşinde koşuyorlar. Çünkü üzerine düşen sorumluluk bu. Karşılaştıkları her olayda Allah’ın tarafında olmak, neden ve niçin diye sorgulamak değil. Kaderine doğduğu andan öldüğü ana kadar razı olmak. Hiçbir zaman isyan etmeden, tam bir güvenle ve tam bir teslimiyetle…

Unutmayın ki Allah sonsuz güç sahibidir, samimi kulları için daima hayır ve güzellik ister. Onları bağışlar ve esirger. Dünya hayatında karşılarına çıkan zorluklar onların sevap kazanması içindir. Tüm güzellikler onların şükretmeleri içindir. Her sıkıntı, her hastalık, her zorluk nefis eğitimi içindir. Cennete kavuşan kul, sonsuza kadar cennetin değerini bilsin diye, sonsuza kadar dünya ile kıyas yapıp ne kadar büyük nimete kavuştuğunu görebilsin diye. Unutmayın ki kaderinizde belirlenen her taş oraya Allah tarafından konulmuştur, o taşı almanızda, üzerinden atlayıp geçmenizde, hiç fark etmeden yanından geçip gitmenizde  daha siz doğmadan Allah tarafından belirlenmiştir.

Kuran’da kaderle ilgili ayetler:

…Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.” (Taha Suresi, 40)

Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi, 49)

Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. (Tekvir Suresi, 29)

İnkar edenler, dediler ki: “Kıyamet-saati bize gelmez.” De ki: “Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır.” (Sebe Suresi, 3)

Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En’am Suresi, 59)

Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.) (A’raf Suresi, 34)

De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir. (Kasas Suresi, 68)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder