8 Nisan 2014 Salı

Devlet PKK’nın propogandaları karşısında neden sessiz kalıyor?


Devlet PKK’nın propogandaları karşısında neden sessiz kalıyor?
Bu millet ne Öcalan'a, ne BDP'ye ne de PKK'ya asla taviz vermez.

Moral Haber’de Haber3 sitelerinde yazan yazar Sema Gül’ün önemli tespitlerinin yer aldığı bir makaleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce makaledeki güzel tespitlere bakalım:
Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Terörizm ve Sınır aşan Suçlar Araştırma Merkezi'nce (UTSAM) yayınlanan bir rapoPKK'ya katılımda terör örgütü tarafından yapılan çok yönlü propagandanın ne kadar etkili olduğunu gözler önüne serdi. Özellikle de PKK yanlısı televizyon kanallarında, cezaevlerinde, sosyal çevrelerde yapılan propagandanın örgütün ideolojisinin insanların beyinlerine nakşedilmesinde en önemli etken olduğunun bir kez daha altı çizildi.
Ancak Güneydoğu bölgemizde her köşe başı, her kahvehane, her okul bir terör örgütü propaganda merkezi haline gelmişken, militanlar tarafından ideolojik propaganda amaçlı çok yönlü çalışmalar yapılırken, ne yazık ki devletimiz bu konuda son derece zayıf.  Peki bu ideolojik propaganda neden karşılıksız bırakılıyor? Neden devletimiz ciddi bir seferberlik ilan edip, sivil toplum kuruluşlarını, vakıfları, dernekleri, cemaatleri, kanaat önderlerini ve bireysel girişimleri bir araya getirerek PKK'nin ideolojik altyapısını ortadan kaldıracak bir karşı ideolojik propaganda çalışması başlatmıyor? Televizyonları, radyoları, gazeteleri de dahil ederek, konferanslar, seminerler, kültür şenlikleriyle halkı bilinçlendirme yoluna gitmiyor? Neden Güneydoğu'daki terörün sadece askeri çözümlerle son bulacağı zannediliyor? Neden ısrarla işsizlik son bulursa terör de ortadan kalkacak zannediliyor?
Bu soruların cevabı PKK hakkında yeterli bilgi sahibi olmamaktır. Çünkü bilinçaltlarında PKK hala Kürt milliyetçiliği üzerine kurulmuş bir özgürlük harekete olarak görülüyor, gerçekte Kürt milliyetçiliğini bir propaganda malzemesi olarak kullanan Stalinist, Leninist bir terör örgütü olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Oysa terör örgütü liderinin PKK'nın 13. kuruluş yıldönümü mesajındaki "... Komünizm yıkıldı" diyenlere en iyi cevap olarak, 'tam tersine, komünizmin en güçlüsü, en doğrusu, en yücesi PKK'da gerçekleşmiştir' diyoruz." ifadeleri PKK'nın ideolojisini de bize tarif ediyor. Bu açıklamalar Lenin ve Stalin'in aşağıdaki sözleriyle birleştirilince nasıl bir kanlı ideoloji ile karşı karşıya olduğumuzu anlamak zor değil.
Lenin şunları söylüyor:
POLİSLERİ, ASKERLERİ, DEVLET MEMURLARINI ÖLDÜRMEK, DEVLET KURUMLARINDA YANGINLAR ÇIKARTMAK... DEVLETİN HAZİNELERİNDEN PARALARI ALMAK... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı,İNSANLARI ÖLDÜREREK, BOMBALAYARAK, BİNALARI HAVAYA UÇURARAK KORKU YAYMAK ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır."
Stalin ise barışçıl çözüm önerilerine şöyle karşılık veriyor:
Böyle bir devrimin BARIŞÇIL OLARAK, burjuvazinin egemenliğine uyarlanmış olan burjuva demokrasisi çerçevesi içinde yapılabileceğine inanmak, YA AKLINI OYNATMIŞ VE NORMAL İNSANİ KAVRAMLARI YİTİRMİŞ OLMAK, ya daPROLETER DEVRİMDEN KÜSTAHÇA VE AÇIKÇA VAZGEÇMEK DEMEKTİR."
Lenin'in, Stalin'in, Öcalan'ın ve diğer örgüt liderlerinin kitapları, açıklamaları, örgütün propaganda çalışmalarında kullandığı broşürler, mitinglerdeki söylemler ya da PKK yanlısı televizyon kanalları dikkatle incelendiğinde PKK'nın şiddete dayalı ideolojik altyapısı tüm açıklığıyla ortaya çıkıyor. Ancak buna rağmen hala terör örgütü üyeleri cahil, bilgisiz, işsizlikten dolayı örgüte katılmış, ideolojik altyapıdan yoksun, sıradan kişiler olarak kabul ediliyor. Belki örgüte katılmadan önce bu kişilerin bir çoğu bu saydığımız özelliklere sahip, cahil, bilgisiz kişiler olabilirler. Ancak PKK ilk ortaya çıktığı günlerden bu yana silahlı eğitimi her zaman ikinci aşama olarak görüp ideolojik eğitime öncelik vermiştir. Dağlardaki kamplarda yoğun bir ideolojik eğitim sürecini asla ihmal etmemiş ve gencecik insanları yoğun bir ideolojik propaganda sonucunda küçük çocukları zevkle öldüren caniler haline getirmiştir.
Şu bilinmelidir ki, teröre sadece askeri güçle veya emniyet tedbirleriyle çözüm bulmak mümkün değildir. Çünkü salt askeri tedbirler, büyük bir ihtimalle daha fazla şiddetle karşılık bulacak ve bir kısırdöngü içinde kan dökülmeye devam edecektir. Terörle mücadeleye başlarken teröristin düşünce yapısının, hayata ve insana bakış açısının ve şiddeti hangi yollarla meşrulaştırdığının çok iyi anlaşılması ve öncelikli olarak bunlarla mücadele edilmesi gerekmektedir. Tanınmış psikoterapist ve terör uzmanı Philip Chard Journal Sentinel'de yayınlanan bir makalesinde teröristlerin insanları bir eşya ya da nesne gibi algılayacak şekilde eğitildiklerini şöyle anlatır:
Araştırmacılar teröristlerin davranışlarının altında yatan psikolojik nedenleri araştırdılar. Bunların en dikkat çekeni, kurbanlarını bir eşya, bir nesne ve (olmasını umdukları şekliyle) kurban listesine eklenecek bir kişi haliyle istatistik olarak görme yetenekleridir. Kurbanlarıyla insani ilişkiler, bir insanın arkadaşıyla ya da sevdiği biriyle sahip olacağı çeşit bir ilişki kurmak istemezler. Aksine onları politik bir satranç tahtasındaki piyonlar olarak görmeye gayret ederler. Sonuç olarak teröristler kendi bakış açılarına göre, kendilerini ''insanları öldüren kişiler'' olarak algılamazlar.Kolaylıkla ve hiçbir şey hissetmeksizin, hiç aldırmadan katletmek için fikirsel olarak bizi insan dışı hedefler haline getirirler...
Philip Chard makalesinde teröristlerin yaptıkları terörü nasıl kutsallaştırdıklarını da tarif eder:
Teröristlere göre, her ne olursa olsun hedefleri, yeterince kutsal, yüce ya da herşeyi göze alabilen türdendir. Ki bu şekilde teşvik ettikleri katliamı kendilerince haklı çıkarmaktadırlar. Teröristlerin ana hedefleri kişiler değil, sonuçlardır. Onlar için önemli olan katliam değil, katliamın etkisidir. Teröristler bir grup insanın ya da tüm bir toplumun ümitlerini, şevkini ya da hayat şeklini öldürmek isterler. Teröristler insanları öldürürler, çünkü bunu yapmanın amaçlarına ulaşmanın en hızlı ve direkt yolu olduğuna inanırlar.http://www.jsonline.com/lifestyle/advice/sep01/charcol25092401a.asp
Philip Chard'ın dikkat çektiği konu son derece önemlidir. Bir terörist yaşlı, kadın ya da çocuk ölümünden üzüntü duymaz. Zaten amacı budur. Ne kadar çok masum insan ölürse, ne kadar büyük bir vahşet meydana getirirse o kadar başarılı olduğunu düşünür. En büyük vahşeti gerçekleştiren terörist, örgüt içinde en çok örnek gösterilen teröristtir. Aralarında en ufak bir merhamet hissi gösteren ise onlar için haindir.
Bu nedenle ideolojik karşı propaganda seferberliği çok derece acil ve gereklidir. Bir terörist devlet yetkilileri tarafından yapılan "vicdanlı, merhametli olun", "Utanmıyor musunuz?" şeklindeki ayıplama ve kınamalarına değil etkilenmek, sadece kahkahalarla güler. Bu çağrılar yıllardır sonuç vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir. Bu ideolojik bataklık yok edilmedikçe, askeri yöntemlerle ne kadar PKK terör örgütü militanı "etkisiz hale" getirilirse getirilsin yerine her zaman yenileri türeyecektir.
Şu ana kadar PKK belasından kurtulabilmek için her yol denendi, her taktik uygulandı, milyarlarca dolar harcandı, ancak hiçbiri fayda etmedi, zaten vermesi de mümkün değildir. Karşımızdaki tehlike; top, tüfek, silah değil yalnızca fikirdir. İDEOLOJİ, YALNIZCA VE YALNIZCA FİKİR VE İDEOLOJİYLE YENİLİR. BAŞKA HİÇBİR YOLU YOKTUR.
Makalede benim de her zaman üzerinde durduğum PKK’nın silahla değil fikren çökertilmesi üzerinde duruluyor. Devletimiz bu konunun üzerine gitmeli ve en ehemmiyetli konu olarak bunu görmelidir. Teröristin beynindeki sapkın telkinler giderilmedikçe asla silahını bırakmayacaktır, asla kanlı eylemlerinden vazgeçmeyecektir, asla Komünist Kürdistan Devletini kurma idealinden vazgeçmeyecektir. Bu yüzden ne İmralı ile yapılan görüşmeler, ne BDP’nin ara bulma çırpınmaları sonuç vermeyecektir. PKK şu anda dağlardaki soğuğun çekilmesi için pusuda beklemekte ve baharla birlikte hangi saldırıları yapacağını kahpece planlamaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder