22 Nisan 2014 Salı

Dostum dediğin insan gerçekten de yakın dostun mu?


Dostum dediğin insan gerçekten de yakın dostun mu?
Çok yakın dostunuz zannettiğiniz kişi aslında dostunuz olmayabilir.

Başın sıkıştığında yardım elini uzatan kişi mi yakındostun? Hastalandığında evine gelip sana bakan kişi mi yakın dostun? Arada akşamları evine gidip yiyip içtiğin ve sohbet ettiğin kişi mi yakın dostun? Yoksa zor durumda kaldığında sana para verip yardım elini uzatan mı senin yakın dostun?
 
İnsanlar hayatları boyunca yanlarında bulunan birçok kişiyi gerçek dostları zannediyorlar. Dünya hayatında yanlarında olan, birlikte eğlendikleri, birşeyler paylaştıkları hatta çıkar sağladıkları insanları “dostum” diyerek diğer insanlara tanıtıyorlar. Bu insanlara güveniyor, bu insanlardan medet umuyorlar. Onlarla birlikte dünyaya dalıp, gülüp eğlenerek günlerini gün ediyorlar. Peki ama dünya hayatında başınız sıkıştığında size yardımcı olan, kötü gününüzde de iyi gününüzde de yanınızda olan bu insanlar hakikaten sizin yakın dostunuz mu?
 
Her zaman söylerim, insanı Allah’a yaklaştıran, onu ahirete çeken kişi onun yakın dostudur. Ona sürekli ölümü ve asıl sonsuz hayatın ölümden sonra başlayacağını hatırlatan kişi yakın dostudur. Ona Allah’ın ayetlerini okuyan, sürekli Allah’tan bahsedip, Allah’ı anan kişi onun yakın dostudur. İnsanı boş işlerden çekip sürekli Allah’ın rızasına yönelten onun yakın dostudur.
 
Bir sözcü der ki: “Benim bir yakınım vardı.”
 
“Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?”
 
“Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?”
 
(Konuşan yanındakilere) Der ki: “Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?”
 
Derken, bakıverdi, onu ‘çılgınca yanan ateşin’ tam ortasında gördü. (Saffat Suresi, 55)
 
Dedi ki: “Andolsun Allah’a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin.”
 
“Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım. (Saffat Suresi, 51- 57)
 
Yukarıdaki ayetlerde Allah iman eden ve etmeyen iki kişiyi örnek verir. Bu iki kişi dünyada yakınken ahirette sonsuza kadar ayrılacaklardır. Birisi ölümden sonra dirilişe inanmayıp iman etmediği için sonsuza kadar cehenneme atılırken, diğeri iman ettiği için sonsuz cennete kavuşmuştur.
 
Dünya hayatında çok dostu olduğunu zanneden ve bununla övünenler, iman etmeyip Allah’ın huzuruna gidenler orada gerçekten çok şaşıracaklar. Çünkü öldükten sonra Allah’ın huzurunda onları koruyan, onlara sürekli yardımcı olan, bir sözleriyle hizmet etmeye koşan tek bir kişiyi bile bulamayacaklar. Sonuçta dünya hayatı için seçtikleri dostları dünyada kalacak, öldükleri anda yapayalnız ve çaresiz bir şekilde Allah’ın huzurunda diz çökerek duracaklar.
 
(Onlara seslenilir:) “Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?” (Saffat Suresi, 25)
 
Dünyada da, ahirette de müminlerin gerçek dostu, arkadaşı, sırdaşı, can yoldaşı yine müminlerdir. Bu yüzden müminler her zaman Allah’a iman eden, kendilerini Allah’a ve ahirete çağıran kişileri dost olarak bilmelidir. İnsan öldüğünde diğer insanların hepsi bir bir yok olacak, insan yanında sadece Allah’ı bulacaktır.
 
Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O’nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü’minlerdir. (Maide Suresi, 55)
 
Kim Allah’ı, Resûlü?nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)
 
Ey iman edenler, mü’minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah’a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? (Nisa Suresi, 144)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder