12 Nisan 2014 Cumartesi

Gezi Parkında Komünist propoganda ve Komünizmin gerçek yüzü!


Gezi Parkında Komünist propoganda ve Komünizmin gerçek yüzü!
Komünizm ülkelere daima sefalet, mutsuzluk ve perişanlık getirmiştir.

Gezi parkı olaylarını fırsat bilip meydanlarda gövde gösterisine başlayan komünistler, arka arkaya açılan Komünist bayraklar, güya sosyal adaleti, eşitliği, özgürlüğü savunan insanlar. Taksim’deki Gezi parkı protestolarında çok iyi niyetli, gerçekten devlete, millete sahip çıkan gençlerimiz var. Ama bir de bu masum insanların arasına karışan, kanlı komünist ihtilal yapmak isteyen, PKK gibi ülkeyi bölmeye kalkan, gözü dönmüş, kan dökerek iktidarı ele geçireceğini düşünen komünistler de var.
Gezi Parkında komünist propoganda yapanların çoğu, komünizmin insanlara nasıl büyük belalar getirdiğini bilmiyorlar. Komünizmin insanları nasıl köleleştirdiğini, nasıl ruhlarının çekilip alındığını, insanların nasıl dinsizleştirip adeta robota çevirdiğini bilmiyorlar. Komünist diktatörlük halka değil eşitlik sağlamak, halkı alabildiğine ezme, tüm haklarını yok etme ve halka alabildiğine eziyet etme üzerine kuruludur. Bu yüzden Stalin, Marx ve Mao’nın peşinden giden, devrimci zihniyetle değer bulacağını zanneden gençler tarihte komünizmin insanlara nasıl tarifsiz acılar çektirdiğini bilmeliler.
Komünizm tarih boyunca peşinden, cinayetler, yıkımlar, acılar dışında hiçbir şey getirmemiştir. Komünist rejimler tarafından temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, göçe zorlanan, sistemli olarak kıtlıkla yüz yüze getirilen, hapsedilen, çalışma kamplarında köle olarak kullanılan on milyonlarca insan vardır. Milyonlarca insan da komünist gerilla gruplarının, terör örgütlerinin kurşunlarına hedef olmuş veya hedef olma korkusu altında yaşamıştır. Komünizmle yönetilen dünya ülkelerinde yaşanan vahşet, bu ezici ve yok edici sistemi savunananlara ibret olmalıdır:
Komünist Lenin, köylülerin ellerindeki bütün mahsulü ve tohumlarını toplatarak 1921-1922 yılları arasında 29 milyon insanı açlığa terk etti. Bu insanların 5 milyon tanesi açlıktan kıvranarak öldü.
Lenin’in tüm mahsullerini topladığı köylüler açlık nedeniyle ot, ağaç kabuğu, kemirgen, kedi, köpek yediler.
Lenin’in köylülerin mahsüllerini toplayarak, insanları bile bile kıtlığa sürüklemesinin asıl nedeni, insan psikolojisi üzerinde tahribat oluşturarak bu yolla insanların Allah’a olan inançlarını yok etmek ve dine karşı bir hareket başlatmaktı.
Sovyet diktatör Stalin döneminde pek çok insan “Gulag” adı verilen ve tutukluların çok ağır şartlarda ölesiye çalıştırıldıkları, toplama kamplarına gönderildiler ve çoğu bu kamplardan sağ kurtulamadılar. 1918-1953 yılları arasında Bolşevik rejime karşı ayaklanan milyonlarca işçi ve köylü katledildi.
Stalin tarafından, köylülerin ürünlerine zorla el koyan “zoralım birlikleri” kuruldu. Bunun sonucunda 6 milyon insan kıtlık sonucunda kıvranarak öldü, bu sırada diğer ülkelerin bu zulümden haberdar olmasını engellemek için yurt dışına yüz binlerce ton tahıl ihraç edildi.
Stalin döneminde pazarda tohum satmak, tarlada işçi çalıştırmak hatta iki semaver sahibi olmak büyük suçtu. Köylüler kendi ürettikleri ürünleri pazarda sattıkları için “ticarete başladıkları” gerekçesiyle tutuklanıyorlardı.
Stalin döneminde 6 milyon erkek, kadın, yaşlı, çocuk ve bebeğin ölümüne neden olan kıtlık, Sovyet topraklarında yeterince tahıl yetişmediği için değil, komünist partinin emelleri öyle gerektirdiği için gerçekleşen bir kıtlıktı. Yani tamamen “insan eliyle yapılmış bir kıtlık”, bir kitle katliamıydı.
Stalin, komünizme direnen Ukraynalılar’ı kıtlık yoluyla öldürürken, diğer pek çok halkı da sürgüne göndererek katletti. Bu uygulamalar, milyonlarca insanın hayatına mal oldu.
Küba’da komünist devrimden sonra 10 bin insan idam edildi, 30 bini aşkın kişi ise insanlık dışı koşullara sahip cezaevlerine kapatıldı.
Kızıl Ordu Afganistan’ı işgalinden sonra Müslümanlara karşı en alçakça yöntemleri kullandı; Afgan çocuklarının oyuncak sanarak ellerine almalarını sağlamak için “oyuncak şekilli mayınlar” yaptılar, yakalanan mücahitlere korkunç işkenceler yapıldı, sivil halkı tereddütsüz bombaladılar.
10 yıl süren Kızıl Ordu işgalinin sonunda Afganistan’da on binlerce ölü, bir o kadar da sakat geride kaldı, bu yüzden bugün Afganistan, dünyanın en çok takma kol ve bacak imal edilen ülkesidir.
Komünist bilim adamı Lysenko, ekilecek tohumların eğer uzun süre soğuk suda bekletilirse soğuk hava şartlarına uygun bir yapı kazanacaklarını iddia etti ve bunu denemek için tonlarca tohumu soğuk suda bekletildikten sonra Sibirya steplerine ektirdi ve tohumların hepsi zayi oldu.
Mao 1949 yılında Çin’de komünist devrimle başa geçti, devrimden sonraki ilk yıllarda tüm Çin’e hakim olmak ve komünist otoriteyi her bölgede kurmak için uğraştı, bu arada binlerce kişi tutuklandı ve halka açık idam gösterileriyle asıldı.
1950'lerin ortalarında Mao “Büyük Atılım” adını verdiği bir projeyi uygulamaya soktu, bu proje de tıpkı Sovyetlerde olduğu gibi Çin halkına sadece büyük bir kıtlık ve işkence getirdi.
Komünistlerin Büyük Atılım projesinin uygulamaya konulmasından sonra Çin’de, sert bir kış yaklaşmasına rağmen ateş yakmak yasaklandı, binlerce tutukluya sistemli işkenceler yapıldı ve öldürülen çocukların haşlandıktan sonra tarlalarda gübre olarak kullanılması gibi vahşet manzaraları yaşandı.
Mao’nun Büyük Atılım politikası sonucunda 1958-61 yılları arasında Çin genelinde yaşanan kıtlık tarihin en büyük ve en ölümcül kıtlığı olarak kabul edildi, kıtlık sonucunda ölen insan sayısı 40 milyon kadardı, bu sayı o dönemdeki nüfusa göre, tüm Türkiye nüfusunun ölmesi kadar korkunç bir felaketti.
Mao döneminde tutuklular maden ocaklarında çalıştırılıyorlardı. Buralarda günde 300 kişi ölüyor, tutuklular canlı canlı gömülüyor ve küçük düşürülerek, acımasız işkencelere maruz kalıyorlardı.
Mao, halkın komünizmi daha iyi anlaması için bir Kültür Devrimi başlattı, daha sonrasında “komünizme aykırı” bulunan binlerce üst düzey bürokrat, üniversite hocası, bilim adamı ve aydın tutuklandı ve korkunç işkencelerden sonra idam edildiler.
Çin’de Kültür Devrimi sonrasında tutuklanan bazı profesörler, elleri arkadan bağlı olarak çimlere atıldılar ve “otlanmaları”, yani ağızlarıyla yerdeki çimi yolmaları için zorlandılar. Pekin basını “Mao karşıtları, sokakları koşan farelerdir, öldürün onları, öldürün” şeklinde başlıklar attı.
Mao’nun Kızıl Muhafızları sadece müzik dinlediği, evcil hayvan beslediği veya ibadet yaptığı için on binlerce insanı tutukladı, işkenceler yaparak idam etti.
Mao döneminde milyonlarca insan herhangi bir somut suçu olmadığı halde, komünizme muhalif sayılarak tutuklandı, hapsedildi ve bir süre sonra büyük kent meydanlarında düzenlenen idam törenleri ile öldürüldüler.
Mao’nun direktifleriyle 6 ila 10 milyon arasında kişi doğrudan öldürüldü, yaklaşık 20 milyon “karşı devrimci” de, ömürlerinin büyük bir bölümünü cezaevlerinde geçirdi.
Mao’nun iktidara gelmesinden sonra Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri’ne sistemli bir soykırım uygulandı.
Çinli komünistler tarafından Uygur Türkleri’nin dini vecibelerini yerine getirmelerine izin verilmedi, ibadet yerleri ve okullar kapatıldı, bölgenin birçok yerinde din adamları tutuklandı, büyük bir kısmı ise şehit edildi.
Çin, Uygur Özerk bölgesinde hiçbir önlem almadan nükleer denemeler yaptı, 1964 yılından bu yana çok sayıda nükleer deneme gerçekleştirildi, bu nükleer denemelerin sonucunda Uygur Türkleri arasında kanser oranı olağanüstü derecede arttı, pek çok bebek sakat veya ölü olarak doğdu.

Gezi Parkında Komünist propoganda ve Komünizmin gerçek yüzü!

Komünist Mao Kültür Devrimi sırasında başgösteren “sevgiye, güzelliğe, estetiğe ve kültüre düşmanlık” eğilimi, Kızıl Khmerler’de cinnet noktasına vardı, insanların saçlarını taramaları, kendilerine biraz özen göstermeleri, hatta gözlük takmaları bile “halk düşmanlığı” sayıldı.


Gezi Parkında Komünist propoganda ve Komünizmin gerçek yüzü!

1949-1952 yılları arasında 2.800.000, 1952-1957 yılları arasında 3.509.000, 1958-1960 yılları arasında 6.700.000, 1961-1965 yılları arasında 13.300.000 Müslüman Uygur Türkü Çinliler tarafından çeşitli yöntemlerle şehit edildi.
Gezi Parkında Komünist propoganda ve Komünizmin gerçek yüzü!
Müslüman Uygurlar’ın 1 taneden fazla çocuk sahibi olmalarının yasaklandığı Doğu Türkistan’da, bu yasağa uymayanların çocukları 9 aylık dahi olsa anne rahminde komünistler tarafından katledildi.
Zorunlu göç, zorunlu nüfus planlaması ve katliamlar neticesinde Uygurlu Türkler, Doğu Türkistan topraklarında azınlık konumuna düşürüldüler, 1953 yılından bu yana sürdürülen asimilasyon politikası sonucunda Uygur Özerk Bölgesi’nde %75 olan Müslüman nüfus oranı günümüzde %35'lere kadar düştü.
Komünist Kızıl Khmerler, Kamboçya’daki pirinç tarlalarını, 1975-79 yılları arasında “ölüm tarlalarına” dönüştürdüler, nüfusu 9 milyon olan ülkede, yaklaşık 3 milyon kişi, kafasına kurşun sıkılarak, kafatası baltayla parçalanarak, başına torba geçirip boğularak veya açlığa mahkum edilerek öldürüldü.
Komünist yönetim tarafından Kamboçya’da da kasıtlı bir açlık oluşturuldu, ülkede açlıktan ölenler varken ekilmeye elverişli toprakların yalnızca beşte birinin kullanımına izin verildi.
Kamboçya’daki Maocu psikopatlar önceleri insanları kafalarına kurşun sıkarak öldürüyorlardı. Sonra bunun “mermi israfı” olduğuna karar verdikler ve daha sonra kurbanların % 53'ünün kafasını demir çubukla, kazma sapıyla, bazen de çapa sapıyla ezerek, % 5'ini de kafasına plastik torba geçirerek boğdular.
Komünist Ho Chi Minh yönetimi altındaki Vietnam’da cezaevlerinde 1975-77 yılları arasında 8 bin kişilik yere 40.000 kişi konuldu. Mahkumlar açlıktan, havasızlıktan ve işkence nedeniyle ya öldüler ya da intihar ettiler.
Açıkça görüldüğü gibi insanlar aradıkları sosyal adaleti, eşitliği, özgürlüğü hiçbir zaman komünizmde bulamazlar. Komünizm insanları insanlıktan çıkarır, onları tamamen sömürüp köleleştirir. Bilimi, sanatı, neşeyi, mutluluğu, huzuru tamamen yok eder. En temel ihtiyaçlarını, özgürlüklerini dahi kısıtlar, hatta yok eder. İnsanların dinini, dolayısıyla ruhunu çekip alan komünizm insanları adeta yaşayan bir ölü haline getirir. Gerçek mutluluk, huzur, eşitlik, şefkat, merhamet ve adalet ancak İslam ahlakının yaşanmasıyla ve Kuran’la mümkündür. Dünyada gerçekleşen bu kadar örneğe rağmen gerçekleri göremeyenler gözleri ve kalpleri kendi mantıksız idealleriyle mühürlenenlerdir. Komünizmin belası onları da çekip içine aldığında bu durumu fark edecekler ama onlar için çok geç olacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder