12 Nisan 2014 Cumartesi

Gezi Parkındaki bir direnişçiden son derece çarpıcı itiraflar!


Gezi Parkındaki bir direnişçiden son derece çarpıcı itiraflar!
Gezi Parkındaki komünistleri kaale almaya gerek yok, onlar zaten kendi içlerinde de paramparçalar.

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu en son yaptığı açıklamada şöyle diyor: “Yaşanan olaylar hepimizi sizi, bizi üzdü. Tekrarlanmasını hiç birimiz asla istemiyoruz. Mevcut durum hakkında pek çok analizler yapabilirsiniz. Fakat alanda görünen flama ve pankartlarda tablo sizin ideal ve beklentilerinizin dışında pek çok legal veya illegal sesin reklamına dönüştü. Bu tablo milletimizi üzerken, dünya kamuoyunda itibarımızı sarsan yayınlar halen bu görüntüler üzerinden servise devam ediliyor.”
İstanbul valisinin sadece illegal pankartları kaldıracağını, Gezi Parkına dokunmayacaklarını açıklamasına rağmen bu sabah yine aşırı radikal gruplar tarafından polis ile çatışma yaşandı. Taksim artık bir eylem alanı değil, bir işgal alanı. Taksim Gezi Parkın’da eyleme katılan bir kişinin son derece çarpıcı yorumlarından birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum, aslında bu itiraf her şeyi ama her şeyi çok güzel bir şekilde anlatıyor:
10. gün bitti. 10 koca gün. Ve biz bir şey yapamadık. Bir şey kazanmayı bırak; doğru dürüst bir şey bile isteyemedik. Bakın, çok önemli bu nokta, bizim isteklerimiz bile belli değil daha. Ve maalesef eylem düşüş sürecine girdi artık.
Biz o parkı işgal etmek için mi geldik yoksa parkı halka kazandırmak için mi? Her yere çadırlar kuruldu, her yere. Parkta oturacak yer kalmadı, yürünmüyor. Parkta meydan bile kalmadı doğru düzgün. Direnişçi çadırlarını hadi bir nebze anlarım ama nerede bir siyasi parti var, bir dernek var, bir örgüt var; çadır kurdu parka. Işıklandırdılar çadırları. Her yerdeler. Sodep, Ödp, Tkp, Edp, Dsip … niceleri daha. Dostum hani siyasi değildik? Parkı işgal ettiniz bildiri dağıtımı yaptığınız çadırlarınızla, oturacak yer kalmadı. Ben senin bildirini almak için mi geliyorum oraya? Senin propagandalarını dinlemek için mi geliyorum? Yahu arkadaş dün gece saat sabahın 4'ü, gelmiş bana bildiri veriyor Ödp. Tayyip şöyle yapıyor, AKP böyle yapıyor … direnelim… Lan saat zaten sabahın 4'ü, kıçımızı koyacak yeri zor bulmuşuz, bırak yatmayı. Ben bunları bilmiyor olsam ne işim var orada o saatte? Adı duyulmamış, unutulmuş, mazide kalmış ne kadar “Sol” parti varsa kendi reklamı peşinde, rezil oldu park.
Öcalan posteri açan şerefsizler var çünkü parkta, sayıları hiç de az değil. Bir gece dolaşan kişi en az 5 tane görür o şerefsizin fotoğraflarını. BDP’nin ihanetine uğruyoruz. Dün gece eşek kadar pankart açtılar “İmralı’dan Gezi’ye selam var!” diye. Eksik olsun o şerefsizin selamı. İndirtemiyoruz da o fotoğrafları. Bize kızan kim varsa kendi adıma özür diliyorum o pankartlar – afişler – posterler için. Başaramıyoruz ama. Gelsinler, beraber deneyelim. Bir kere yedim BDP’li dayağı, tekrar yemek gerekirse yine yerim, dert değil. Gezi’de görüştüğümüz arkadaşlar gördüler zaten ne halde olduğumu, dayak arsızı oldum, yine yerim. Ama işe yaramıyor. 2 – 3 saat uğraşıyoruz bir Öcalan posteri indirtmek için. Müzakere ediyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, kavga ediyoruz. İniyor poster, en az 2 saatlik uğraş sonucu. E 10 dakika sonra tekrar kalkıyor? Ne yapalım biz? Yok mu yapacak bir şey? Var. Oraya geldiklerine pişman edebiliriz onları, o şerefsizin posterlerini bu arkadaşların görünmeyen yerlerine koyup gönderebilecek kişiler var parkta. Ama o zaman da zaten hazırda bekleyen medya “Eylemciler birbirine girdi.” diyecek. Demeyecek mi? Diyecek. Tamamen düşeceğiz o zaman. Biz arada kaldık. Orada olan herkes arada kaldı. Dün gece sabahladım, bu sabah ayrıldım, tüm gece boyunca konuştuğum ki varsa, 100 insandan 100 tanesi de rahatsız o posterlerden. Ama süreci anlattım işte size, kan çıkarmadan gitmeyecek densizler. O zaman da eylemciler kötü olacak herkesin gözünde.
Her kesimden insan vardı. Artık yok. Solcular var artık sadece. E ama gitti artık bu adamlar. Günlerdir yoklar. 500 tane BDP’liyi tek ülkücüye değişmem ben. Bugüne kadar ülkede hiçbir şey beceremeyen solcular gelip rezil ettiler bu olayı. İlk gün orada ağaçlara sarılan, dertleri sadece doğa olan, ağaçlar olan 19 kişi var, hala parktalar. Onlardan özür diliyorum.
Gezi Parkındaki bir direnişçiden son derece çarpıcı itiraflar!

Her yerde Gezi Parkı’nın istekler yazılı. Kafasına esen parti – örgüt – dernek parkın isteklerini yazdırmış afişlere, asmışlar parka. Hepsi farklı birbirinden, biri diyor kalk gidelim, diğeri diyor yok otur.”Anayasanın Gezi Parkı’nın temsilcileri ile yeniden yazılması.” diye madde gördüm be istekler arasında. Böyle bir örgüt bastırmış afişe, asmış oraya. Ruh hastalarına bak, anayasa yazılacakmış Gezi temsilcileri ile beraber. Yavrum sen kimsin? Gezi temsilcileri kim? Yahu orada yaşıyorum ben, benim neden haberim yok? Temsilcimiz mi var bizim? Bizim ne istediğimiz bile belli değil yahu.

Gezi Parkındaki bir direnişçiden son derece çarpıcı itiraflar!
7 maddelik liste sunulmuş. Kim sundu – kime sordu – maddeleri kime sordu bilmem fakat nah kabul edilir. Gezi’de olan kalabalık fazla büyümüş onların gözünde, öyle bir sürü vali – emniyet müdür görevden aldıracak kuvvetimiz yok bizim, bırakalım kör bakmayı. Bunların yüzünden de mağlup olacağız. “Gezi Parkı Projesi İptal Edilsin” de bit işte. Yetsin bu şimdilik. Ama yoook, yıllardır görmediğin kalabalığı sana geldi zannettin ya, hemen rant bekle, haysiyetsizler. O maddelerden hepsi kabul edilmediği zaman yine mağlup sayılacak o halk. Lan tamam Tayyip’e karşıyız falan da karşında da devlet var. Devlet bu. Sen ise işgalden başka bir şey yapmıyorsun, orada eylem falan yok, çingene panayırı artık orası, işgal ettik bittik halka açacağız dediğimiz yerleri, milletin kafa çekip çekip sızdığı çadırlar dolu etraf, Ankara kan ağlarken halaylar çeken densizler dolu.

Gezi Parkındaki bir direnişçiden son derece çarpıcı itiraflar!
İstisnasız her sabah kavga var. Kadınlar – erkekler – gruplar. Promil sınırını aşan herkesin bir kavgası var. Tuvalet sırasında, yemek sırasında, yer sorununda. Revire durmadan hasta taşınıyor. Ya alkol koması, durmadan kusanlar ya da kavga edip bir yerleri parçalanan tipler. Polis gelmese bile revir çalışıyor yani. Toz pembe değil orası. Dün ilk kez yemekte kavga çıktığına şahit oldum. İnsanlar yemek kalmadı diye yemekhaneye laf atmaya – bağırmaya başladı. Hani şu bedava yemek dağıtılan yer, oradan bahsediyorum. Hani herkesin gönüllü çalıştığı, halkın getirdiği malzemeler ile o sıcakta ateş önünde yemek pişiren arkadaşlar; heh işte onlara bağırıyorlardı “Madem yemek kalmayacak söyleyin lan, ne diye sıra beklettiniz!” diye. Birbirlerini dövüyorlar olmasın diye ağzının orasına çarpamıyorsun da.
Gezi Parkındaki bir direnişçiden son derece çarpıcı itiraflar!
Orada toplananlar sıcak bira içiyorlar. Öyle lanet, öyle iğrenç bir şey sıcak bira. Hele ki o sıcakta. Dertleri o biradan zevk falan almak değil yani. Kafayı bulup ona buna yavşamak. Etraftaki insanlara bak biz içiyoruzu göstermek. İnsan başka türlü sıcak bira içmez çünkü. Güzel güzel konuştu bu sabah bir abi, 6 gibi. Başka bir grupla alkol hakkında konuşurken bizim yanımızdan bir kadın atladı. Bizim Tayyip’den ne farkımız kalırmış yasak dersek, o birasını içip Şerefine Tayyip demeye gelmiş oraya. Hemen arkamda sabaha kadar içip içip, 4 gibi sızıp, 6 gibi uyanınca “Bira var mı?” diye sorup o saatte yeni birasına da başladığını belirteyim bu ablanın. Adam da o kadar naif anlatıyor ki derdini özür dileye dileye. Ama abla sarhoş. Ki dediğim gibi adam taa karşıyla konuşuyordu, lafa atladı bu. Sarhoş ama, laf anlamıyor. Yasaklayamazsınız diyor. Artık en sonunda “Biz yasak demiyoruz, öneri sunuyoruz. Ne kazandık ki kutluyoruz?” dedim ve abla utandı, elinden bira şişesini bırakıp usuuuulca kafasını önüne nah eğdi. Cak cak konuşmaya devam etti yine. Umursamadık artık, ne yapalım. Ne yapalım yani? Sen söyle cidden, biz ne yapacağımızı bilemiyoruz, sen söyle onu yapalım.
Park düşüyor. Park işi sadece laylaya vurdu. Gece 2'den sonra zor yürüyor insanlar alkolden. Hiç bir şey kazanmadığımız halde kazandık havalarına girdik. İşin kötüsü kazandık havasından bile sıkıldık artık. O bile bitiyor.Gezi düşüyor. Gezi bir tane bile olası bir istek belirtmeden dağılmak üzere. Biz burayı rezil ediyoruz, evden çıkın, gelin, burayı kurtarın bizden. Biz beceremedik, beceremiyoruz…
Evet, Gezi Parkı artık solcuların cirit attığı, Öcalan bayrakları açıldığı bir meydana dönüştü. Bunu gören halk yavaş yavaş gerçeği anlıyor ve Gezi’den çekiliyor. Direnmeyle, polise taş atmakla, Gezi Parkı’nda sabahlamakla bu işin çözülmeyeceğini anlıyor. Geride sadece komünist radikal gruplar, provokatörler, devleti yıkmak isteyen örgütler kalıyor. Bu sizlerle paylaştığım itiraf gerçekten de son derece çarpıcı, tüm gerçekleri gözler önüne seriyor. İsterseniz bu kaosun nasıl bitirileceğine ve çözüm önerilerine de yarın değinelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder