12 Nisan 2014 Cumartesi

Yok sayılan Kuran hükümlerinden haberdar mısınız? -1


Yok sayılan Kuran hükümlerinden haberdar mısınız? -1
Bugün sizlere çok önemli bir konudan bahsetmek, hatta bu konuda bir yazı dizisi hazırlamak istiyorum. Birçok insan dindar olduğunu söylediği halde veKuran okuduğu halde Kuran’ın bazı hükümlerini görmezden geliyor. Kendi çarpık ve anlaşılmaz mantıklarıyla Kuran hükümleri arasında bir önem sırası belirliyorlar, kimi hükümleri titizlikle uygularken, kimisini de tamamen hayatlarından çıkarıyorlar. Fakat her şeyden önemlisi Kuran’ın tümünden sorulacaklarını unutuyorlar. Kendi kafalarında belirledikleri bazı hükümleri titizlikle yaparken diğerlerini yapmamanın vicdani sıkıntısını da hissetmiyorlar. Oysa Allah bu hükümleri Kuran’da farz olarak bildiriyor. “Yani yaparsan sevap olur ama yapmazsan hiçbir şey olmaz” mantığıyla değil“hepsini titizlikle yapmakla yükümlüyüm” mantığıyla yaşamak gerekiyor.
Burada “Allah ben namazımı kılarsam, orucumu tutarsam ve büyük günahlardan kaçınırsam beni affeder” mantığından da şiddetle kaçınmak gerekir. Ve unutmayın ki eğer insan Kuran’da tarif edilen yasaklardan ve tavırlardan sakınmayı kendince önemsiz görüyorsa, bu kimsenin Kuran’da anlatılan İslam dinini ve mümin karakterini tam olarak yaşadığı söylenemez. Kişinin kendini böyle yeterli görmesi ise ahirette çok büyük hüsran ve pişmanlıkla son bulabilir. Eğer bu insan Kuran’ın bazı hükümlerini bırakıp bazılarını uyguluyorsa bu Allah tarafından kabul edilmeyebilir.
“Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir” (Bakara Suresi, 85)
Şimdi Allah’ın Kuran’da bizlere sakınmamızı ve farz olarak mutlaka yapmamızı söylediği hükümlere bakalım, bu hükümleri titizlikle uygulamaya, Kuran ahlakını tam olarak yaşayıp, Allah’ın istediği gibi bir mümin olmaya samimiyetle gayret edelim.
ALLAH’I ANMADA GEVŞEKLİK GÖSTERMEYİN:
Mümin olduğunu söyleyen her insan gün içinde sürekli Allah’ı anmalı, Allah’dan gafil olmamalıdır. Günlerce Allah’ı unutmak, dünya işlerine dalıp oyalanmak inkâr edenlerin göstereceği bir tavırdır.
Allah’ı her an akılda tutmak, O’nun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklının ve şuurunun sürekli açık olmasını sağlar. Böyle olunca da, kişi Kuran’ın emirlerine ve yasaklarına uymada büyük titizlik gösterir. Allah’ı sürekli zikreden bir insan kendi acizliğini de daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allah’a sürekli dua eder ve samimiyetle O’na yönelir. Yalnızca Allah’tan ister, her konuda Allah’a başvurur, kendini tamamen Allah’a teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Hareketleri, davranışları, konuşmaları Allah’ın koruması altında olur. Böylece Allah ona her an nasıl, ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham eder.
Sonuç olarak bir mümin günlük hayatın hiçbir anında Allah’ı asla aklından çıkarmaz, Allah ile olan manevi bağlantısını bir an bile koparmaz. Böyle bir durumu vicdanı kabul etmez, Allah’a olan sevgisi ve bağlılığına asla bunu yakıştırmaz.
… Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük(ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Öyleyse yalnızca Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)
DİNİN BİR HÜKMÜNÜ YERİNE GETİRMEYİ ERTELEMEYİN:
Dindar olduğunu söyleyen insanların birçoğu kendi menfaatleri, ticaretleri, eğlenceleri söz konusu olduğunda hemen dini hükümleri terk edip daha sonraya ertelerler. Onlar için maddiyat ve ticaret her şeyden önce gelir. Çünkü hırsla dünyaya bağlanmışlardır. Oysa hepsi bir gün gelip ölecek, hırsla yığıp biriktirdiklerini bu dünyada bırakacaklardır. Yine bu insanlar nefislerini eğlendirecek bir ortama girdiklerinde hemen Allah’ı unuturlar, namazı ertelerler ve samimiyetsiz bir tavır gösterirler. Oysa Allah Katında kazanılacak olan, eğlenceden de ticaretten de daha hayırlıdır.
Allah Kuran’da ticaret ve eğlence nedeniyle dini hükümlerin ertelenmemesini ayetle bildirmiştir:
Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah’a ve İslam’a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: “Allah’ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır.  Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cuma Suresi, 11)
Samimiyetle dine sarılanlar, Allah’ı aşkla sevenler ise hiçbir zaman dinin herhangi bir hükmünü ticaret veya eğlence için göz ardı etmez ve ertelemezler.
(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
Dindar olduğunu söyleyen ve buna samimiyetle inanan fakat Kuran’ın birçok hükmünü göz ardı ederek terk eden insanları uyarmak ve onlara Kuran’ın kesin hükümlerini anlatmak amacıyla bu yazı dizime devam edeceğim. Umarım insanların kalplerinde bir etki uyandırır. Unutmayın ki öğüt ve hatırlatma müminlere daima fayda sağlar. Önemli olan Kuran’ı tam anlamıyla yaşamak, tam anlamıyla hayata geçirmektir. İnsan ancak bu şekilde salihlerden, Allah’ın razı olduğu kullarından olmayı umabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder