Evrimcilerin iddia ettiği milyonlarca ara fosil nerede?
Canlılar milyonlarca yıl geçmesine rağmen hiçbir değişikliğe uğramadılar.
Hepimize okulda Charles Darwin’in evrimteorisi okutuldu, sanırım hatırlamayan yoktur. Kitaplar türlerin birbirilerinden evrimleştiğini gösteren çizimlerle doluydu. Darwin’in hayali teorisine göre hayvanlar milyonlarca yıl içindemutasyonlar sayesinde birbirlerine dönüşerek evrimleşmişlerdi. Oysa topraktan çıkan milyonlarca fosil bunun tam tersini söylüyordu. Milyonlarca yıl önce yaşamış olan türlerin fosillerine baktığımızda aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen ne hayvanaların ne debitkilerin en ufak bir değişikliğe uğramadıklarını, yani evrim geçirmediklerini görüyoruz.
"Bazı insanlar fosillerin, Darwin'in hayatın tarihi hakkındaki görüşlerine kanıt olduğunu zanneder. Oysa ki bu kesinlikle yanlış bir düşüncedir."1 (Chicago Doğa Tarihi Müzesi, Jeoloji Bölümü Başkanı evrimci Dr. David Raup)
Herhangi bir doğa tarihi müzesini gezen ziyaretçilerin karşılaştıkları en önemli şeylerden biri, yoğun bir evrim propagandasıdır. Karşılarında, hayali rekonstrüksiyonlar ve hayali atalara ait sahte el yapımı kemiklerden fazla bir şey yoktur. Evrim için hiçbir delil oluşturmayan canlıların tek bir fosilleşmiş parçası, balıktan amfibiye hayali geçişin en önemli "ara form delili" olarak sunulur. Aslında açıkça Yaratılış gerçeğini destekleyen ama evrimciler tarafından tersine çevrilerek "evrime en büyük delil" olarak sunulan bir kaburga kemiği büyük bir gururla sergilenir. Bunları inceleyen ziyaretçilerin büyük bir kısmı, sözde fosilleri tanımlayan detaylı açıklamalara ve verilen Latince isimlere bakarak, evrimsel bir gerçekle karşı karşıya olduklarına ikna olurlar. Ama aslında buradaki amaç, olmayan bir şeyi var gibi göstermek, olmayan bir şey üzerine propaganda yapmaktır. Ve evrimciler bu yöntemle, söz konusu amaçlarına ulaştıklarını düşünürler. Çünkü müze ziyaretçileri belki de, evrimi destekleyen TEK BİR ARA FOSİL BİLE OLMADIĞININ ve -evrim teorisinin iddiasının aksine- milyonlarca yıldır değişmemiş canlıların fosillerinin, serginin hemen altındaki depolarda saklandığının farkında değildirler.
Aslında evrimcilerin gösterdikleri çaba, sonuçsuz bir çabadır. Yeryüzünde evrimi belgeleyen tek bir ara geçiş fosili bulunamamıştır. Milyonlarca yıl boyunca yaşamış olması gereken bu hayali, garip, yarı gelişmiş canlıların varlıklarından eser yoktur. Evrim süreci sadece bir inanıştır, Darwinistlerin olmasını çok istedikleri bir hayaldir. Ama fosil kayıtları bu hayali gerçekleştirmemiştir. Yeryüzünün neredeyse tamamından sayısız fosil çıkarılmıştır. Ama Darwin'in döneminde bulunamayan ara fosiller, hala yoktur. Ve bulunması da imkansızdır. Çünkü evrim gerçekleşmemiştir. Darwinistler hayali evrime; sahte teoriler uydurarak, hayali ara geçiş formlarını alçı ve bakalit ile kendileri oluşturarak, ara formların sözde yaşamlarını hikayeleştirip çizerek hayat vermeye çalışırlar. Oysa bu çabanın ulaşabileceği bir sonuç yoktur. Şartlar, Darwin döneminden farklıdır. Artık bilimsel gerçekler açıkça gün yüzüne çıkmakta, bilim, Yaratılış gerçeğinin delillerini sürekli olarak ortaya koymaktadır. Hiçbir Darwinist, fosil kayıtlarının yetersiz olduğunu iddia edebilecek durumda değildir. Bilimsel veriler ve fosil kayıtları, kesin gerçekleri göstermiştir. Ara fosillerin yokluğu, artık evrimcilerin gizleyemeyecekleri kadar açıktır.
Evrimcilerin bu büyük hayal kırıklığını, California Üniversitesi'nden D. S. Woodroff, Science dergisinde şu şekilde ifade etmiştir:
Ama fosilleşmiş türler, tarihlerinin büyük bir bölümünde değişmeden kalmışlardır ve fosil kayıtları tek bir ara geçiş örneği vermemektedir.1
Darwinistler, ara fosil araştırması yaptıkları katmanlar üzerinde, sürekli olarak milyonlarca yıldır değişikliğe uğramamış, hiçbir şekilde evrim geçirmemiş olan canlıların fosillerini bulmaktadırlar. Yaratılış gerçeğinin delilleri her geçen gün milyonları aşmakta ama evrimcilerin büyük bir hevesle bekledikleri ara fosiller görünmemektedir. İşte bu nedenle, artık Yaratılış gerçeğini gösteren delilleri ara fosil olarak göstermeye bile yeltenmişlerdir. Milyonlarca yıl öncesine ait son derece gelişmiş ve kompleks canlıları, çeşitli propaganda yöntemleriyle kendi teorilerine delilmiş gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Fosiller üzerinde yorumlar yaparak, bir kuşun son derece gelişmiş ve kompleks yapıdaki kanatlarını gelişmekte olan kanatlar, bir balığın yüzgeçlerini ise karaya çıkmaya hazırlanan bacaklar olarak tanıtmaya kalkışmışlardır.
Evrimciler sudan karaya geçiş için Coelacanth'ı, karadan havaya geçiş için ise Archaeopteryx'i bu yöntemlerle birer evrim delili olarak lanse etmeye çalışmışlardır. Oysa bu canlıların fosilleşmiş izleri bile, canlıların son derece kompleks özelliklere sahip olduğunu göstermekte ve hiçbir ara form özelliği sunmamaktadır. Nitekim, evrimcilerin spekülasyonlarına maruz kalan bu canlılardan Coelacanth, 1938 yılında, yani fosilleşmiş örneğinden yaklaşık 400 milyon yıl sonra, canlı örneğinin derin sularda keşfedilmesiyle, evrimcileri tam anlamıyla hayal kırıklığına uğratmıştır. Bilimsel araştırmalar, tüm özellikleri ile tam bir kuş olduğu ortaya çıkan Archaeopteryx için de evrimcilere benzer bir hüsranı yaşatmaktadır. Yıllarca karadan havaya hayali geçişin en önemli delili olarak sunulan Archaeopteryx, sahip olduğu kusursuz uçuş kasları, uçuşa uygun tüyleri ve mükemmel kanat yapısı ile ilgili detayların keşfedilmesiyle evrimciler bu konuda da sessizliğe bürünmüştür.
Kaynak: D.S. Woodroff, Science, vol. 208, 1980, s. 716 - genesispark.org/genpark/after/after.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder